17 Nisan 2017 Pazartesi

Altay'dan Tanrıcı başı Akay Kine'den Ak Cang ya da Tanrıcılık....





"Gök Tanrı'nın çocukları, kul olmaz. Seni, anan, atan dünyaya getiriyor, terbiye ediyor, okutup, yıllarca yetiştirmek için uğraşıyor; sonunda kul ol diye bunları yapmıyor. Analar, çocuğunu kul olsun diye doğurmaz. Gök Tanrı da bunu istemez, bundan hoşlanmaz, buna kızar. Kul olanı tepersin, ayağınla tepersin; ona saygı duymazsın. Kullukta saygınlık yoktur.


Gök Tanrı, anan atan gibi onu sev ve onun eserlerine sahip çık ister. Gök Tanrı başını yere koyan, başını eğen oğul/kız istemez. Ben seni boynunu bük, başını yere eğ diye yaratmadım der. Bir insan bir şeyn kölesi kulu olursa o kişi sıkışmış, bastırılmış olur. Baskı altındaki kişi de bu baskıyı başkalarının üzerinde kullanmak eğilimine sahip olur. Bu eğilim, o insanın etrafına da yayılır; doğaya yayılır, kişi bu baskıyı hem çevresine hem de doğaya uygulamaya başlar. Dinler arasındaki savaşlar, insana ve doğaya zarar verme girişimleri, kul olmanın getirdiği baskıdan kaynaklanır. Bütün bu olumsuzluklar, insan zihninin altında bu kul olma baskısı yattığı için olur. 


Bizim dedelerimiz, kul olmamaya çok önem verirdi; onlar kul olmayı reddetmişlerdir; hatta kul olmanın dünyanın sonunu getireceğini söylerlerdi. Bu kulluğu zihninden atarsak eşitler arasında eşitlik prensibine göre dünya işlerini yürütürsek Ak Işık ortaya çıkabilir. Kul olma düşüncesi böylece kaybolur.


Bu prensibe dayanan insan her zaman güçlü, herkesi kucaklayan, herkese veren bir insan olur. bir insan bütün dünyaya sevgi ve saygı verirse, deünya da o insana aynı cevabı verir. Böylece bu insanda insanlığı ve yeryüzünü bitirme ve zarar verme düşüncesi kaybolmuş olur. Bu şekilde biz Gök'ü  (Tanrı'yı) sevindirmiş oluruz.


Tanrıcılıkta soyun devamı için günah işlememelisin, çünkü sen sadece kendinden sorumlu değilsin; önceki ve sonraki soyundan da sorumlusun. Tanrıcılıktaki sorumluluk çok fazladır. Kul olan kişinin sorumluluğu sadece kendisi içindir. Kul olanlar, her insanın Gök Tanrı olduğunu unuturlar. İnsanın doğuştan Tanrı olma şansı zaten vardır, insanın gelişmeye ihtiyacı yoktur; sadece doğru yaşaması yeterlidir. Başka dinlerde insanlar sadece kendilerinden sorumludur; ama Türkler sadece kendisinden değil, yaklaşık 17 soyundan sorumludur.


Bu dünyanın ortasına, merkezine Altay derler. Gök'ün oğlu her zaman toprak, gök ve yerin ortasından, yerin merkezi olan Altay'dan sorumlu olmuştur. Eşitlerin eşiti bizim soyumuzdan sorumludur. Gök'ün oğlu gök, yer ve orta dünyanın durumundan, kendi memleketinin durumundan, kendi kavminden sorumludur. 


Türk hiçbir zaman isteyen, yalvaran bir insan değildir. Çünkü o Tanrı'nın oğlu / Tanrı'nın kızı olarak, hiçbir zaman kul ve köle olamaz. Türk kendisini asla köle ve kul olarak düşünemez. Çünkü Türk Gök'e, yere, dağlara, nehirlere, ormanlara, okyanuslara, diğer milletlere ve dinlere eşittir. İnsanın Tanrı'ya bile kul köle olması iyi bir şey olarak algılanmaz ve bu çok büyük bir tehlike olarak görülür. Gök Tanrı da onun köle olmasından hoşlanmaz. Eğer insan kendisini here şeye eşit görmüyorsa, Gök Tanrı onu hoş karşılamaz.


Mesela hayatını çocukları üzerine kuran bir ana düşünelim. O, onları doğurmuş, kutsal ak sütü ile beslemiş, büyütmüş, çocukları sağlıklı ve iyi insan olsun diye eğitmiş, iyi bir mesleği olsun diye okutmuştur. Düşünün bir kere, bir gün onlar gelip başları eğik bir şekilde "Ben kul oldum" diyecekler. Bunu gören ana sevinebilir mi? İşte bu nedenle Türk hiçbir zaman kul olmamıştır ve olmaması da gerekir. Çünkü sonsuz Gök Tanrı'nın gönlünde hiçbir zaman tehlike ve korku olmadığı için, onun evladı olan insanın da gönlünde korku olmaması gerekir. 


Gök Tanrı'nın oğulları ve kızları zaten her şeye eşit olduğunu bilmektedir. Onların gönlünde etrafında olan her şeye karşı sevgi ve saygı vardır. Yani etrafını çevreleyen nesne ve insanlara karşı onun korkusu yoktur, onları tehlike olarak görmez. Çünkü sonsuz Gök Tanrı'nın oğlu ve kızları güçlüdür ve sorumludur. O, her şeyden sorumludur; gök, toprak, dağ, nehir, okyanus, suya karşı; insanlık, kabilesi, ailesi, çocukları, atalarına karşı; ayrıca bundan sonra devam edecek soyuna karşı da sorumludur.


Gök Tanrı'nın oğlu kendini Tanrı önünde sorumlu hissetmez; o Tanrı ile birlikte her şeyden sorumludur. Yani onlar diğer dinlerde olduğu gibi sadece kendileri için Tanrı'ya karşı sorumlu değillerdir. Etrafındaki her şeyden sorumlu olan insan, bozulanları düzeltmekten de sorumludur. Deniz kirleniyorsa kirletmemelisin veya engel olmalısın, orman yok oluyors ağaç dikmelisin gibi... Herhangi dindeki bir insan, bir günah işlese, bir ibadethaneye gider temizlenip çıkar, mesela kiliseden çıkarken artık günahkar olmadığını, tertemiz olduğunu düşünür. Bu zihniyet de bencil insanlar yaratır."






Tataristan'ın Tanrıcı inanca mensup fikir adamlarından da kullukla ilgili şu ifadelere şahit oldum : Kulluk inancının var olduğu bir din, korkaklığı, kendi kendini aşağılamayı, alçalmayı, bağımlılığı, boyun eğmeyi, kısace kölelerin tüm özelliklerini öğütlemektedir. Oysa savaşçı toplumun, cesarete, özgüvene, gurura, bağımsızlık anlayışına ihtiyacı vardır.


Bir inancın yarattığı insan tiği ve ruhsal durum, onun ibadetinde kullandığı sembollere de yansımaktadır. Ritüeller bu ruhsal duruma göre şekillenmektedir. Tanrıcılar, kulluk inancına şaşırarak baktıkları için kulluk göstergesi olan yere kapanma (secde) ve (Tanrıcıların ifadesiyle) "dilenci gibi" ellerin açıldığı dua pozisyonu, onlara göre asla kabul edilemez ritüellerdir. Kulluk inancını içeren dinlerde ibadetlerde yer alan semboller ve vücut dili kulluğu işaret etmektedir. Oysa Tanrıcılığın ibadet sembollerine baktığımızda 'Tengri gibi Tengri'de bolmuş' başı dik, asla ufuktan aşağı gözlerini indirmeyen, Tanrı'ya söyleyeceği sözü anasına babasına söylermişcesine rahat ve sevgi dolu ifade eden bir tarz göze çarpmaktadır; aczi ifade eden kulluk sembollerine hiçbir şekilde yer verilmemiştir.


Akay şöyle der: 

"Ben ibadet ederken yere bakmam. Yere baksan kul olursun, oysa ben Gök Tanrı'nın oğluyum. Sen kul olsan Tanrı da seni sevmez. Seni teper. Senin önüne kul gelse sen ona değer vermezsin; senin önünde eğilen adamı sen de tepersin. Karşına adam olarak gelen kişiye değer verirsin, onu seversin. Tanrı için de bu böyledir. O yarattıklarını yerlerde sürünen zavallı kullar olarak görmek istemez. Sen onun oğlusun, onun kızısın, evladısın. Tanrı'ya 'ben senin oğlun olarak geldim; kulun olarak değil' desen, o da mutlu olur.


Adem Havva'daki mitolojiden dolayı Tanrı onları lanetledi ve kul yaptı. Çünkü o mitolojide ensest var. Biz mescitte gördük; çocuklar, yiğitler kul oldu ve başkalarının boyundurluğu altına girdi. Tüm Müslüman dünyası da başkalarının boyunduruğu altında. 


Türk! Sende ruh var. Sen başka uluslara da ruh vermek için çalışmalısın. Onlar bizim düşmanımız olsa da onlara da yardım etmek gerek, çünkü biz Tanrı'nın oğullarıyız, Tanrı'nın kızlarıyız."



Araz Elses "Her Türk bir dünyadır" der....



Altay Tanrıcılarının başı Akay Kine:

"Muhammed de Gök Tanrı'nın oğludur. Biz aynı şekilde onu da severiz. Ama o bizden değildir. Bu nedenle Muhammed'in de bildikleri bu insanlık dünyasına lazımdı. O Arap milleti üzerinden gelmiştir. Arapların Ak dini İslam'dır. Onların şükran dili de Arağçadır. Türkler için ise Ak Din Tanrıcılıktır ve şükran dili de Türkçedir. Türklerin aldı (önünüzde) yolu açık bolsun (olsun).


Hz.Muhammed'e kutsal ruh indi. Ona kendi milletine bir mesaj iletme misyonu verildi. Arap milleti Hz.Muhammed sayesinde yükseldi. Biz Türkler de yükselmek istiyorsak bunu kendi liderimizin önderliğinde yapmamız lazım. Biz yükseldiğimizde de kimseyi kendimize benzetmek amacını gütmemeliyiz.


İslam, Arap dünyasının dini ve onların örf ve adetlerini içeriyor. Biz Araplara hürmet ediyoruz ve onların atlarına saygı duyuyoruz. Ama bu arada kendi örf, adet ve geleneklerimizi de sürdürmeliyiz. Diğer halklar ve inançlar da aynı şekilde bizlere saygı duymalıdır. Birinin diğerini asimile etmesi kabul edilemez. Bizim kendi tarihimiz ve medeniyetimiz var. Biz herkese anlayışlı davranmayı gerektiren bir gelenekten geliyoruz. Onlara saygı duyarken kendimizi unutmamalıyız. Bunun için de İslam ya da başka inanç sistemleriyle savaş haline girmemeliyiz. Bizim herkesi kucaklayan bir kültürümüz var.


Türk'ün yedi atasını bilmesi gerekir ki gücümüzü onlara verelim. Onlara algış veriyoruz. Onları yüceltiyoruz. Kendi atalarımızı bilsek onların adını anar, algış aytar, onlara güç veririz. Şimdi ise görüyorum siz Türkler, kendi atalarınızın adını bir kere de ağzınıza almıyorsunuz. Sadece Muhammed'e, Ali'ye, Nuh'a güç veriyorsunuz. Kendi atalarınızın adlarını bile unutmuşsunuz. 


Bir gün Türkiye'den biri 'İslam olmadan Türk olmaz' dedi. Ben de çıktım; sen ağacın kökünü, Ata babasını kessen o, İslam olsun, ne olursa olsun devrilir dedim. Niçin kendi soyunu bilen halklar güçlüdür? Eğer kendi dedenizi bilmiyorsanız, adını bilip ona dua etmiyorsanız, o size korumacı olacak yerde size düşman olur."



Gök-Tanrı İnancının Bilinmeyenleri
Din ve Millet Kavramları
Akay Kine'nin Bilgileri Işığında
Günnur Yücekal Arpacı, 2012
"Bu kitap 2006'da Altay'da yaptığım alan araştırması, geniş literatür çalışması ve 2009 yılında Altay Tanrıcı başı Akay Kine'yle yaptığım görüşmeler sonucunda ortaya çıkmıştır."




Mavi Gayzer Gölü - Altay



"Bizim vazifemiz ve amacımız eski öğretilerin dağılmış parçalarını bir araya getirmek ve hatırlamaktır. Bir araya getireceğimiz bilgi parçacıklarını saklayan Türk kavimleri değişik renklere bürünmüştür. Ama Altay, tüm Türklerin hafızalarında kayıtldırı, o yüzden aslında hiç unutulmamıştır. Hepsi bu inancı hatırlar ve bilir. Bizim belleğimizde kutsal kurallar genetik olarak kayıtlıdır. Atalarımızdan miras olan kutsal belleğimiz vardır. Bunlar devasa bir bulmaca, bir yapboza benzer. Bu yapboz parçalarını bir araya getirerek gerektiği yere koyarsak değişik renkleri bir araya getirmiş oluruz. Ve eski atalarımızın kadim bilgilerini kapsayan bu öğretiyi tamamen kavramış oluruz ve bu her biri ayrı bir bilgiyi içeren yapboz parçalarından o çok güzel resmi ortaya çıkarmış oluruz. Bu resim ile eski gök kuralları, toprak kanunları geri dönmüş olur. Sonunda değişik renklere bürünmüş Türk kavimlerinden elde edilmiş bir sürü renkteki bilgi parçacıklarının bir araya gelmesiyle biz, başlangıcın rengi olan Ak rengi elde etmiş oluruz."

"Burada oturan Gök Tanrı'nın oğulları, kızları Kızıl Tuğ'dan alımlı yürüsün. Gök Tanrı'dan Ak Altay'dan algışlı bolsun. Ardındaki yolu suluğ, korunaklı olsun, aldı yolu açık olsun.. Çeneliye laf söylettirmesin. Gözünden ateş çıksın. Güzel, görkemli, en yüceye çıksın."

Akay Kynyev (Kine) 













Altay/Altai-Turkish people-Altai Republic,Altai Krai.