27 Ocak 2017 Cuma

Automedon, Akhilles'in Seyisi




Hydria - MÖ.575-550 - Korinth 
Automedon solda, Akhellius'un arabasını kullanırken
Akhilleus, yatar vaziyette olan Memnon'a mızrağı ile ölümcül saldırıda bulunurken. 

Etiyopya kralı Memnon'un babası Troyalı Tithonus'tur, Tithonus kral Laomedon'un oğlu ve Priam'ın da kardeşidir.  Şafak Tanrıçası Eos da Memnon'un annesidir. Troya Savaşına ordusunu getirip Akhalara karşı savaşmıştır. Savaşta öldüğünde annesi Eos'un gözyaşları onu ölümsüzler arasına katmıştır.







Ama burada Automedon ile ilgili bölümler okuyacağız...




Automedon Akhilles'in hem arkadaşı hem de arabasını süren seyistir. Aslında Patroklos'tur Akhilles'in seyisi ama eserlerin hiçbirinde Ptroklos'u araba kullanırken göremeyiz. Akhilles, Poseidon'un annesi Thetis'e hediye ettiği ve adları Ksanthos'la Balios olan ölümsüz atları Troya Savaşı'na getirir ve sonrada onları Automedon'a emanet eder.  Akhilleus'un kılığına giren Patroklos ile savaş meydanına iner, Patroklos Hekter tarafından öldürüldükten sonra intikam ateşi ile yanar. Akhilleus'un diğer seyisi Alkimedon'a arabayı kullanmasını ister ve bir savaşçı gibi meydana iner. Onun kadar yürekli bir savaşçı olmadığını söyleyerek Troyalı Aretus'u öldürür. Sonra da Patroklos'un ölüsünü almak için çırpınır, Akhilles'in ölümünden sonra Akhilles'in oğlu Neoptolemus ile Troya'nın yağmalanıp ateşe verilmesinde rol alır; 



Patroklos atları koşmasını buyurdu Automedon'a
sıraları bozan Akhilleus'tan sonra
en çok saydığı adamdı Automedon
savaşta çağrısını ossaat duyan tek adamıydı o,
Automedon koştu tezgiden atları boyundurağa
yel gibi uçan atları, Ksanthos'la Balios'u
onları Zephyros yeline Kasırga Odarge doğurmuştu
otlarken bir çayırda, Okeanos Irmağı kıyısında.
Kusursuz Pedasos'u da sürdü koşuma,
Eetion'un ilini alırken Akhilleus getirmişti onu,
ölümlüydü, ama baş ederdi ölümsüz atlarla.... 

(İlyada 16:145)





Ölünün çevresinde durmadan saldırıp birbirlerine,
sivri kargılarıyla öldürüyorlardı birbirlerini
Tunç zırhlı Akhalar şöyle deyip duruyorlardı
"Ey dostlar, gemilerimize dönmek şerefsizlik olur,
kaçmaktansa, açılsın kara toprak, yutsun hepimizi,
bizim için çok daha iyi olur bu,
bırakmaktansa atları iyi süren Troyalıları,
ün kazansınlar, kentlerine alsınlar bu ölüyü."

Ulu canlı Troyalılar da şöyle seslenip duruyorlardı:
"Ey dostlar, kaderimiz hep birden ölmek bile olsa
bu adamın çevresinde gevşemesin bir tekimiz"

Böyle deyip duruyorlar, güç katıyorlardı herkesin gücüne,
İşte böyle savaşırken onlar,
bir demir gürültüsü yüksele yüksele
tunçtan gökkubbesine vururken sonsuz havada
Aiakosoğlunun atları, savaştan uzakta, ağlıyordu,
görmüşlerdi adam öldüren Hektor'un elinden
toz toprak içine düştüğünü arabacılarının,
başlamışlardı ağlamaya
Automedon, Diores'in atılgan oğlu
hızlı kamçıyla boşuna vuruyordu atlara,
boşuna bal gibi sözler ediyor, boşuna korkutuyordu,
iki at, ne geniş Hellespontos kıyısında, gemilere
ne de Akhalarla savaşa dönmek istiyorlar,
benziyorlardı dimdik duran mezar taşına,
ölen bir adamın ya da kadının mezarı üstüne konan.

Güzel arabalarıyla duruyorlardı kıpırdamadan
duruyorlardı başları yere eğik
gözkapakları altından yaşlar akıyordu, sıcacık
gözyaşları toprağa damlıyordu
atlar ağlıyordu arabacılarının özlemiyle
ıslatıyordu gözyaşları sık yelelerini
akıyorlardı boyunduruğun iki yanından

Gördü onları Kronosoğlu acıdı,
salladı başını, söylendi yüreğinde:
"Zavallıcıklar, ne diye verdim sizi Kral Peleus'a
ne diye bir ölümlü insana verdim sizi
siz ki bilmezsiniz ölüm ne yas, ne
bahtı kara insanlarla acı çekmeniz için mi?
Şu dünyada soluk alan, yürüyen yaratıklar arasında
insandan daha acınacak bir yaratık yok.

Ama ben bırakmam Priamosoğlu Hektor'u
alıp götüremeyecek sizi, güzel işlenmiş arabanızı
Yetmez mi silahları alması, övünmesi onlarla?
Güç katacağım sizin dizlerinize, yüreğinize
savaştan kurtarıp götüreceksiniz Automedon'u
koca karınlı gemilere dek götüreceksiniz
ben Troyalılara ün vereceğim daha
sağlam gemilere kadar sokulup öldürsünler diye
gün batıp, kutsal karanlık yayılıncaya dek."

Böyle dedi, üstün bir güç koydu atların içine
iki at da yere silkti yelelerinin tozunu
sürdüler hızlı arabayı Troyalılarla Akhalara doğru
Arabanın içinde Automedon savaşıyordu... 

(İlyada 17:420,460)




...Uzun gölgeli kargısını sallayıp attı
Aretos'u yusyuvarlak kalkanından vurdu
Kalkan tutamadı kargıyı, deldi kalkanı tunç
kuşağı aşığ saplandı karnının altına
Gürbüz bir adam, elinde keskin bir baltayla
nasıl arkadan vurursa bir yabanöküzünün boynuzlarına
bir vuruşta nasıl alırsa tekmil canını
hayvan sıçrayıp düşer, serilir yere
Aretos da ölye fırladı, yıkıldı sırtüstü,
karnında sapı sallanan sivri kargı
bir anda çözdü elini ayağını

Hektor parlak kargısını Automedon'un üstüne attı
ama Automedon, kargıyı görüp eğildi öne doğru
uzun kargı gitti arkasından saplandı yere
zorlu Ares gücünü kesene dek ucu sallandı havada
O zamanlar Aias'lar ayırmasaydı onları
dövüşeceklerdi kılıçlarıyla, göğüs göğüse, ateş içinde
İki Aias duymuştu dostlarının çağrısını
kalabalığı aşığ gelmişlerdi
ötekiler ürküp gerilediler gene
Hektor, Aineias, tanrıya benzer Khromios geriledi
Aretos'u bıraktılar orda, canı çıkmış yatıyordu
çevik Ares'e denk Automedon silahlarını soydu
övündü bağıra bağıra dedi ki:
"Öldürdüm Menoitiosoğlundan daha az yiğit bir eri
Menoitiosoğlunun acısı azaldı biraz olsun"

Böyle dedi, kanlı soykaları alıp arabaya koydu
sonra kendi de bindi elleri ayakları kan içinde
bir boğayı parçalayıp yiyen arslana benziyordu... 

(İlyada 17:520-535)




Girişte, konak kapısının eşiğinde duruyordu Pyrrhus* (Neoptolemus)
Kıvançlıydı, parlak tunç pusatlarla donanmıştı
Yılan gibiydi beslenen ağulu otlarla kışın
soğuğunda, toprak altında kaskatı kesilen uyuşan,
sıcaklar başlayınca parlak derisini değiştiren,
Gençlenen, göğsünü, pırıl pırıl kuyruğunu güneşe
kaldıran, ağzından üç çatallı dilini salan, korkutan,
İri gövdeli Periphas, Akhilleus'un at bakıcısı, Automedon'un
yardımcısı, bir de Pyrrhus, Sirozlu gençler sokuldular
Konağın yanına, tutuşturan gereçler attılar saçaklara
Fırlar öne Pyrrhus, dağıtır iki ağızlı baltayla
Kapının eşiğini söker tunç menteşeleri hızla
Oyar iki yandan kapıyı tutan kalın güçlü
Meşeden direkleri, büyük bir gedik açar
Görülür konağın içi, geniş avlular, girişler
Priamus'un, önceki kralların odaları, çalışma yerleri
Eşiklerin önünde pusatlarla donanmış koruyucular.
Bir çığlık, gürültü dört bucağında konağın
Acınası yakarmalar, iniltiler, iççekişler, sızlanmalar
Işıyan yıldızlara yükselen yakınmalı kadın sesleri
Korkan, ürperen görekemli konağı tümden dolaşan
Analar, kapıları kucaklayan, öpen, ağlayan, bağıran
Pyrrhus azgın; babası, yürüyor üzerine yıkılanların
Ne bir engel, ne bekçiler durdurabiliyor onu.
Vuruyor durmadan, vargücüyle koçbaşını, yıkılıyor kapılar
Menteşeler sökülüyor, devriliyor kanatları, Danaoslar
Yıkıyor, yol açıyorlar, saldırıyor bekçileri öldürüyorlar
Savaşçıları konağa dolduruyorlar, kabaran, taşan savakları
Yıkan, ovaları basan, sürüleri sürükleyen, köpüren
Dalgalanan, üstüste yığılan sular azgın değildi
Daha bu Danaoslardan, azgın Neoptolamus'u
Boğazlarken eşikte insanları.... 

(Aeneas: 2:470-500)
Pyrrhus*un diğer adı Neoptolemus, Achilleus'un oğludur.





Sonuçta Patroklos'ta, Akhilles'te, Automedon'da Troyalıların vatanını işgale gelmişti... 
Ne "biz" olan Hektor, Aretos,  Ne de "bizim" olan Troyalılar bu olup bitenleri haketmişti!..  
Dökün gözyaşlarınızı toprağa, anın vatanını savunanları... 
SB




ilgili: