10 Nisan 2016 Pazar

ESKİ TÜRK – MACAR İLİŞKİLERİNE DAİR




Türkçe = Kazan ; Macarca = Kazán ; İngilizce = Boiler








Eski Türk – Macar İlişkileri

Eski tarihte göç eden halklar, ıssız yerlere yerleşmemişlerdir. Genelde başka insanların da yaşadığı yerleri tercih etmişlerdir. Tercih ettikleri sahalarda bir azınlık oluşturan yerliler, kültürel bakımdan kendileri kadar etkin değilse, yeni gelenlerle giderek asimile olup kaybolmuşlardır. Böylece, Latince bir ifade ile bir substratum (alt tabaka) oluşturmuşlar ve ancak bazı kültürel özelliklerini yüzyıllar sonra da korumuşlardır.


Bütün Ural halklarının ismini iki şekilde tanırız: Kendi deyişleriyle ve diğer halklar tarafından verilmiş adlarıyla. Macarlara diğer halkların verdiği isim ise Türkçe kökenlidir, Avrupa‟da neredeyse her dilde Türkçe on + ogur şekliyle karşılaşıyoruz ve bu Doğu İslavlar tarafından kelime başına eklenmiş bir h-ile yapılmıştır: Hongroise, Hungarian vb.


Macarlar‟ın kendi dillerinde kendilerine verdikleri isme ilk kez; Fin-Ugor dil akrabalarından ayrıldıktan sonra M.Ö. 5. asırda, Macarların ortaya ilk çıkışlarından yüzyıllar sonra, Müslümanlar tarafından yazılmış Arapça ve Farsça yazılı kaynaklarda, rastlıyoruz. Onları ilk önce Ural dağlarının güney–batısında görürüz. Bozkırın bu bölgesinden gelip geçen Arap ve Farisî seyyahlar-satıcılar gördüklerini not etmişlerdir.


Macarlar, bağımsız olarak sürdürdükleri hayatlarının başlangıcından beri, çeşitli Türk kavimlerinin komşusu, ortağı, alıcısı ya da satıcısı olmuş, Türklerin etkisi altında kalmış ve bu iç-içe ilişki yüzyıllar boyunca sürmüştür. Az önce belirttiğimiz bölgelerde Macarlardan önce oturan Bulgar Türkleri, batıya doğru ilerledikleri için daha sonraki yüzyıllarda Macarlar hep Bulgar Türklerini izlemişlerdir. M.S. 5. asırda Macarlar, Kafkasların kuzeyindeki Kuban nehrine kadar ilerlemiştir. M.S. 800‟e kadar Don ve Kuban nehirlerinin arasındaki bölgelerde bulunmuşlardır. 


Bu bölgede o sıralar barıştan sorumlu olan Hazar İmparatoru‟nun yönetimi altına giren Macarlar, sınır bölgelerinde göçebe bir hayat sürmüş ve sınırları korumakla görevlendirilmişlerdir. Burada Türklerden tarım, meyvecilik ve hayvancılık tekniklerini öğrendiler. M.S. 635-670 yılları arasında yapılan Bulgar-Hazar savaşlarında; Macarlar, Hazarların yanında savaşmışlardır. 7.yüzyıla ait tek ve önemli, yazarı bilinmeyen bir Ravennalı coğrafyacının kitabında da belirtildiği üzere, Onogurların ana yurdu Kuban ve Maiotis nehirleri arasında idi.


Etelköz‟de, Bulgar Türklerinin son kağanı olan Kuwrat, eceli yaklaşınca 650‟de beş oğlunu yanına çağırmış ve onlara birbirlerinden ayrılmamayı tavsiye etmiştir. Ama o ölür ölmez, çocukları sözünü dinlememiş, hemen ayrılmışlardır. Bulgar Türklerinden bir grup bugünkü İtalya‟ya kadar ilerlemiş ve Venedik taraflarına yerleşmiştir. Diğerleri ise Karpatlar Havzası‟na ve özellikle de Balkanlar‟a yerleşmişlerdir. Bulgar Türklerinin daha kalabalık bir grubu ise Hazarların yanında kalmış, 737‟deki Arap akınından sonra Macarların bir grubuyla birlikte kuzey-doğuya, Volga‟nın dirseğine göç etmişlerdi. Bulgar Türklerinin Macarlarla ilişkileri üzerine birçok kaynak vardır; on üçüncü yüzyıldaki Moğol istilası öncesinde o taraflarda hizmet eden Juliánusz isimli bir Hristiyan keşiş bunların arasında hâlâ Macarca konuşanlarla karşılaşmıştır.


M.S. 800‟lü yıllarda Kavar adını taşıyan kabileler, Yahudi dininden kurtulmak için Hazar İmparatorluğu‟ndan ayrılıp Macarlarla beraber batıya doğru, Bulgar Türklerinin en son ayrıldıkları ülkeleri Etelköz‟e (nehirler arası) ilerlemişlerdi.


Bizanslı bir bilgin olan Arethas‟ın M.S. 902‟de yazdığı bir metinde Macarlar‟dan söz ederken onlara Macar değil de, Türk demesi bir tesadüf değildir. Macar dilindeki, Karpatlar Havzası‟na yerleşmeden önceki zamanlardan kalma beş yüze yakın Türk asıllı sözcük, buna tanıklık etmektedir. Bunların tümü bugünkü kelime hazinemizde de yer almaktadır. Bu nedenle yüzyıllarca süren bir Türk–Macar beraberliğini düşünmemiz ve kültürümüzün ortak konularında da araştırmalar yapmamız gerekir. En alt tabaka Türkçe alıntı sözcüklerimiz, yalnızca Macar dili değil, Türk dili tarihi için de çok değerli kaynak sağlamaktadır. 


Örneğin Göktürk alfabesiyle yazılmış birçok metinde yer alan ve eski Türkçeden ödünç aldığımız Eski Türkçe saw (a speech) (Clauson 1972: 782), Eski Türkçe bitig (inscription, book, letter, document) (Clauson 1972:303), gibi bu çağdan günümüze kadar getirdiğimiz sözcüklerin yerine Türkiye Türkçesinde çoktan Arapça ve Farsça kökenli sözcükler geçmiştir. 





Türk Halk Biliminde Macarların Çabaları


Macarların kültüründe Türklerle etkileşimin kanıtları vardır. Macar halk müziğinden etnoğrafyanın çeşitli sahalarına ve özellikle Macar diline kadar uzanan bir alana yayılmış ve kanıtlanmış olan bu etkileşim, yüzyılı aşkın bir süredir araştırılmaktadır. Türkoloji de bu yüzden bizde Macar ulusal bilimleri arasında yer almaktadır.


1870‟te Budapeşte Üniversitesinde kurulan Türkoloji kürsüsünü, bu kürsünün ilk profesörü Ármin Vámbéry‟den başlayarak, József Thúry, Ignác Kúnos, Gyula Németh, Lajos Ligeti ve gibi dünyaca tanınmış Türkologlar yönetmiştir. Bunların tümünün ve bu arada benim de hocam olan kişilerin araştırmalarından söz etmemiş olmam, bir saygısızlık değil de zamanımızın kısıtlı olmasındandır.


İsmini 1866‟da, St. Petersburg‟ta çıkarttığı Proben der Volksliteratur der Türkischen Stämme Süd-Sibiriens adlı eseriyle de tanıdığımız Alman Türkolog Wilhelm Radloff, Macar Vámbéry‟ye örnek olmuştu. İkisi de Türklük biliminin gelişmesinde büyük bir rol oynamışlardır. Radloff‟un bu eşsiz eserinin sekizinci cildindeki neredeyse 600 sayfalık malzeme, Macar Türkolog İgnácz Kúnos tarafından derlenmiştir. Bugün size, izinde en çok yürüdüğüm halk bilimci Kúnos„un araştırmalarından söz etmem gerekiyor.


Kúnos‟un Türk Halk Türküleri adlı kitabı 1998‟de Türkiye‟de yayımlandı. Bu eserin son sözündeki şu bölüm Ignácz Kúnos‟un hizmetini açıkça ortaya koymaktadır: “Türk halk türkülerinin toplanması için 1926‟dan itibaren İstanbul Konservatuvarı, 1936‟dan itibaren Ankara Konservatuvarı çok sayıda geziler düzenledi, binlerce kayıt yapıldı. 1932‟de kurulan Halkevleri, dergi ve yayımlarıyla, 1949‟da kurulan Türk Folklor Araştırmaları Dergisi türkü derlemelerine de yer vererek ve nihayet 1966‟da kurulan Milli Folklor Araştırma Dairesi - daha sonraki ismiyle HAKEM- vasıtasıyla bu alanda epey mesafe kaydettik, kaydediyoruz. Daha önemlisi türkülerimizi millî değerlerimiz katına yükselttik, …fakat bugün elimizde bilimsel gerekleri yerine getiren kapsamlı bir türkü külliyatı maalesef yok (Aynı durum maalesef diğer halk edebiyatı şubeleri için de geçerlidir). Yapılan çalışmalar ise daha çok popüler niteliklidir. Ignácz Kúnos‟un Türk halk türkülerini toplayıp, değerlendirirken gösterdiği özen, gerçekten göz yaşartıcı. Sanıyorum, onu hâlâ örnek alabiliriz.” (Öztürk 1998: 174-5).


Macarlar arasında türkülerle Kúnos‟tan önce de ilgilenenler olmuştu. János Krcsmárik‟in yazdığı “Türk Halk Türkülerine Dair” adlı makale 1879‟da yayımlanmış. Arap harfleriyle yazılmış 18 türkü Macarca çevirisiyle ve uzunca bir önsözle yayımlanmıştır ve bu makale, Türk halk edebiyatı konusunda çıkan ilk Macarca eserlerdendir. Kúnos‟tan sonra da birçok Macar Türkolog konuya önem vermiş, derlemeler yapmıştır.


Macarlar‟ın bir geleneğine göre; bir çiftçi tarlasına giderken yolda bir ceviz bulursa onu yemez, başkalarına da vermez; geleceğe katkıda bulunmak üzere toprağa gömer. Bizim katkımız da Sayın Janos Sipos‟un yönetiminde on yedi yılda çeşitli Türk halkları (Türk, Kazak, Kırgız, Azeri, Tatar, Karçay-Balkar ve diğer) arasında gerçekleştirdiğimiz saha çalışmalarımızın neticesi olarak oluşturduğumuz Türk Halk Müziği arşivimiz olsun. Ümit ediyoruz ki Türk – Macar eski tarihi ile ve gelecekte bilimle uğraşmak isteyenler için hem kaynak oluşturduk hem de izlenmesi kolay bir metot.



MACARLARIN ESKİ TARİHİNE,
ESKİ TÜRK – MACAR İLİŞKİLERİNE DAİR - pdf
Éva CSÁKI

dipnotlar:
-Bu tebliğ, Gazi Üniversitesi‟de 27 Mayis 2004‟te gerçekleştirilen Dr. János Sipos Bir Macar Bilim Adamı adlı sempozyumda sunulmuştur.
-Bereczki‟nin de kabul ettiği gibi Onogur ismi, Orta Çağ Latince‟sindeki hungarus yoluyla diğer Avrupa dillerine girmişti.
-Cayhani‟den sonra birçok tarihçi; Ibn Rusta, Gardizi, al-Bakri, al-Marwazi gibi Macarlardan bahsetmeye başlamıştır (Göckenjan-Zimonyi 2001).
-Yazarı bilinmeyen Hudud al-‘Alam adlı eserin el yazması 1258‟den kalmış. Ural nehrinin çevresinde bir Peçenek yerleşimini yazarken, Rus ve Macarlar‟dan onların batıdaki komşusu olarak söz etmişti. (Kristó Gy. ed. 1995:41).



Hudud-al-Alam haritalarından
Hudûd el-âlem 10.yy
Hudud al alam-The Regions of the World 10th c AD
1. Preface — 2. The disposition of the Earth — 3. Seas — 4. Islands — 5. Mountains — 6. Rivers — 7. Deserts — 8. Countries of the World — 9. Chinistan — 10. Hindustan — 11. Tibet — 12. Toghuzghuz and Tatar — 13. Yaghma — 14. Khirkhiz — 15. Khallukh — 16. Chigil — 17. Tukhs — 18. Kimak — 19. Ghuz 20. Pechenegs  —  21.  Khifiakh  —  22. Majghari  —  23. Khurasan — 24. Marches of Khurasan — 25. Transoxiana — 26. Marches of Transoxiana — 27. Sind — 28. Kirman — 29. Fars — 30. Khuzistan — 31. Jibal — 32. Daylaman — 33. 'Iraq — 34. Jazira — 35. Adharbadhagan — 36. Arminiya and Arran — 37. Arabs — 38. Syria — 39. Egypt — 40. Maghrib — 41. Spain — 42. Byzantium (Rum)  —  43.  Slavs (Saqlab)  —  44.  Rus  — 45. Inner Bulghar  —  46. Mirvat  —  47. Khazarian Pechenegs  —  48.  Alan  —    49.  Sarir  —   50. Khazar  —  51. Burtas [read: Bulghar]  —  52. Baradhas  —  53. The country of the V.n.nd.r  —54. Southern Unhabited lands — 55. Zangistan — 56. Zabaj — 57. Abbyssinia — 58. Buja — 59. Nubia — 60. Sudan — 61. Epilogue


-Kaynağın az olduğu sebepten konu hala karanlıktadır (Ligeti 1986:348), (Golden 1992:102).
-Daha detaylı bir bilgi almak için bk. (Róna-Tas 1996:248).
-İspanya‟da doğmuş Arap tarihçisi olan Ibn Hayyan ve ahalisi al-Bakri da Macarlar‟ı Türk isimle anmıştı. (Róna-Tas 1993:10).

The role of the Turkish peoples in the ancient history of Hungarians is important. From the beginning of their independent life, Hungarians has been neighbours, partners, buyers or sellers to many Turkish clans, has been influenced by the Turks, and this concentric relationship has continued for years. There are proofs about the mutual influence with Turks in Hungarian culture. This influence which has been dispersed in a wide area including Hungarian music, different areas of the ethnography, and especially the Hungarian language, and which has been proved has been researched for over a hundred years. That is why Turkology is among Hungarian national sciences in our country. - Éva CSÁKI







Macarlara diğer halkların verdiği isim ise Türkçe kökenlidir, Avrupa‟da neredeyse her dilde Türkçe on + ogur şekliyle karşılaşıyoruz ve bu Doğu İslavlar tarafından kelime başına eklenmiş bir h-ile yapılmıştır: Hongroise, Hungarian vb....Éva CSÁKI

MÖ.1000'lerde Oğuz ve Ogur olarak ikiye ayrılırlar. Bazı Onogur kabileleri doğuya giderek Tokuzoğuz ve diğer Türk boyları ile MS.5.yy'da Uygur devletini kurar ve bu tarihten itibaren Uygur olarak anılırlar. Halk arasında, Hun kağanının iki kızı "kurt kılığında gelen" iki kurtla evlenip Onogur ve Tokuz Oğuzları doğurdukları anlatılır. (kurt kılığında gelen-kurt kılığına bürünmüş tanrı: Uygurlar,Turgun Almas (1924-2001))....SB

Hungarian is Turkish of origin. In Europe, all other nation called Hungarians as Onogur (Ten+Ogur). Eastern Slav nation called with +h Onogur as Hongroise, Hungarian.... Éva CSÁKI

In 1000 BC Oguz split in two as Oguz and Ogur. Some of the Onogur tribe went to east and mixed with Uyghur Turks. In 5th c AD they establish the Uyghur State with Onogur, Tokuzoğuz (Nine Oghuz) and other Turkish tribes, and came under one name; Uyghur-Uygur. In traditional saga; Two daughters of Hun Kagan married with two wolves and give birth to Onogur and Tokuzoğuz (Uyghurs,Turgun Almas (1924-2001)....SB



Bilge Khan talked about this as follows: "The people Tokuz-Oguz was my own people" . Hana Turkic khanate to 630 years old and used telengetov tribal alliance Tokuz-Oguz as a major military power, "their own heroics in the deserts of the north" .
JS Tengerekov. Telengety. Historical and Ethnographic Essay
Painting - Esengali Sadyrbaev (Kazakh Turk) (google translate from)








İskit içki kabı, Atlar ve Arpa
Türkçe ARPA ; Macarca ARPA (árpa) ; İngilizce Barley.




Heredot, İskit (Saka) leri yazarken: "Targitaos’un oğulları Leipoxais (Lipoksai) , Arpoxais (Arpoksai) ve Kolaxais (Kolaksai)" (IV 5), ya da "Herakles’in oğulları Agathyrsos, Gelonos ve Skythes" (IV 10) olarak tanımlar.


* Targitaos = Tar-Tur, Türk kelimesinin köküdür, tüm araştırmacılar bu konuda hem fikirdir. 

Zaur Hasanov "Çar İskitleri" kitabındaki açıklaması :
* Skiflerin ecdadı Targıtay - İlk insan, töreden, yaradan;
* Lipoksay /(lp-alp) Alpoksay - Alpamış ve Alp Er Tonga; 
* Arpoksay - Çiftçi, saf temiz, kahin - Ekinciler, su, tohumcular, Kahinler;
* Kolaksay - Halkı birleştiren, kollayan, koruyan. 



N.Y.Marr, Tar-Tur terimini kutsal sayar Tanrı'ya bağlar, Heredot'ta Targitay'ın Zeus'un oğlu olduğunu yazar. Targitay'dan Tanrı'nın Oğlu anlamı çıkar (bkz.Bahtiyar Tuncay-Türklerin Gizli Tarihi) . 

* Mirfatykh Z.Zakiev, Targy veya Taryg kelimesinin Türkçede çiftçi anlamına geldiğini yazar. 

* -Axais-Aksai = Ak = Kutsal, Asil, Ak +Sai = Soy 
* Leipoxais = Lipoksai = Lip-lipo-lep, sınır anlamında = Sınırı koruyan Soy
* Kolaxais = Kolaksai = Kola-Kala, başkent, şehir, ülke anlamında = Başkenti, Ülkeyi Koruyan Soy
* Arpoxais = Arpoksai = Arpa , Çiftçi Boyları , Mülkleri Koruyan Soy



Ayrıca, Manas destanında "Tarbagatay" yer adı olarak geçmektedir.

MÖ.8 - 7. yüzyıllara tarihlendirilen İskit-Sakalara ait Şilikti Baygetöbe kurganı Doğu Kazakistan "Tarbagatay" yamacındadır. (Doğu Kazakistan Tarbagatay,Şilikti Baygetöbe Kurganı-Muzaffer Gürsoy;pdf)


Ve Avar Türklerinde Targitay şahıs ismidir (Menander: "568'te Avarların lideri Bayan, Baselius'a elçi olarak Targitai'yı gönderir." der.) ....  !Targitay - Tarbagatay!



Ya da;

* Herakles = Xerokle - Erkle - Köroğlu - Alpamış - Bilgamış
* Agathyrsos = Ağaçeri
* Gelonos = Jelon - Jylan -İlan - Yılan
* Skythes = İskit/Saka/Ashguz/Sguz/Guz/Oğuz.






















- "...daha önce tarafımızdan “Kraliyet (Hükümdar, Çar) İskitleri”nin diliyle ilgili araştırma yapıldığını ve İskitlerin dilinin menşe itibarıyla Türkçe ile aynı kökten geldiğini ispatladığımızı bir daha belirtmek isteriz." "Çar İskitleri ve antik Oğuz" Zaur Hasanov