3 Ekim 2015 Cumartesi

KIZIL TÜRKLER











HYON - CHİON - KERMİCHİON - HERMİCHİON 
KIZIL HUN TÜRKLERİ



Theophanes'in VII. yüzyıl öncesinde Hunların 474/75 ve 561/62 Yıllarında Trakya'ya akınları, 501/02 Yılında Bulgar saldırıları, 563 Yılında Hermichionların (Karmir Hyon, Kermichion diye de geçmekte olup Eftalitlerin bir grubu olan Kızıl Hunlardır) gönderilmesi ve Avar-Bizans savaşlarına dair verdiği ayrıntılar diğer kaynaklarda bulunmamaktadır. 


Doğuda Don Nehri kıyısında, Massagetler tarafından uzun zamandan beri denilen, Persler tarafından kendi dillerinde Kermichiones adı verilen Türkler yaşar.


Persler yani İranlılar tarafından Kermichion diye adlandırılanlar Gök-Türklerdir. Kermichion adının Chion unsuru, Hunların Farsça Hyón adının Yunanca kaydedilmiş şeklidir. Hun ismi Gök-Türkleri belirtmek için de kullanılmıştır. K. Czeglédy, Bozkır Kavimlerinin Doğu’dan Batı’ya Göçleri (çev. E. Çoban), İstanbul 1998, s.66. Ayrıca Kermichion adının Juan-Juanlar (gerçek Avarlar) ve Avarlar ile ilişkilendirilmesi için bk. E. Chavannes, Batı Türkleri Tarihi (çev. M. Koç), İstanbul 2007, s.295-296. 





Çeviren: Ali Ahmetbeyoğlu






* * * 



Akhun Devletinin kuruluşu 358’den sonra olmalıdır. Uar-Hunlara Çinliler, Hua (Uar) diyorlardı. Kurdukları devlet Akhun, Eftalit (Heftalit) gibi isimler taşıyordu. Cürcan’daki Çol (Çöl) boyu ve Batı Gök-Türkleri zamanındaki Askiller, Akhun Devleti boylarından idi.


Bir başka Akhun grubu Kızıl Hun (Karmir Hyon, Kermichion, Hermichion) adıyla anılmıştır.


Onların Zavul adlı bir boyu orta ve güney Afganistan’da ayrı bir yerde beylik kurmuştur. Bu boy ya da boylar grubu daha sonra Kuzey Hindistan’ın ele geçirilmesinde önemli rol oynamıştır. Hint kaynakları onları Huna diye anmıştır.


Neticede Akhun Devleti ağılık merkezi Soğdiya, Baktriya ve Toharistan olmak üzere 558 yılına kadar varlığını sürdürmüştür.



PROF.DR.AHMET TAŞAĞIL





  Theophanes Byzantios berichtet: "Im Osten des Tanais (des Don) hausen die Türken , früher Massagaten genannt, welche die Perser in ihrer Sprache Kermichionen nennen...
[Die Awaren: ein Steppenvolk im Mitteleuropa, 567-822 n.Chr. - Walter Pohl, Austrian historian]

Theophanes'in bildirdiğine göre: Tanais'in doğusunda Türkler, geçmişte Massagetler olarak adlandırılan, Perslerin dilinde Kermichion denilen...








Türkmenistan'a Gelen İlk Türk Kavimleri: Hyonlar


Romalı tarihçi Ammianus Marsellinus'a göre, Sasani Devleti'nin hudutlarının kuzey-doğusunda Chionitae (Kionit/Hyonit/Ak-Hun) adı verilen kavimler oturmaktaydı. Adları ilk kez bu şekilde tarihe mal olan Hyonlar'ın kimlikleri günümüze kadar tartışma konusu olmuştur. Gerçi Türklükleri şüphe konusu olmayan Hyonlar'ın daha çok Eftalit Devletini kuran boylarla aynı olup olmadıkları tartışılmaktadır.


Batılı kaynaklar bu boylardan söz ederken onları 'Karmir Hyon', 'Kermichion' veya 'Hermichion' şeklinde tanıtırlar. Burada 'Karmir Hyon', 'Kırmızı Hun' anlamındadır. Kaynaklar, Eftalitler arasında yer alan bazı boylardan söz etmektedirler: Kadiş-Hun, Askil, Zavul gibi. Yine bu boyların Hyonlar'dan mı, Eftalitler'den mi türediklerine dair kesin bir şey söylenilemiyor. Bir diğer husus da, Batı kaynaklarının bunları neden 'Kırmızı Hun' olarak zikrettiğidir. 


Bu duruma Prokopios'un yaptığı bir açıklama aydınlık getirmektedir. Müellif, yaklaşık 550 yıllarında Hirkania (Hazar Denizi) civarlarında Ak-Hunlar'ın gözüktüğünden söz etmektedir. Ona göre, bunlar göçebe olmayıp, çok eskiden beri bu topraklarda oturmaktaydılar. Fiziki görüntüleri diğer Hunlar'a nazaran çok farklıydı. Yüzleri diğer Hunlarınki gibi çirkin olmayıp, tenleri de alışılmadık bir şekilde beyazdı. 


Yapılan açıklama Kırmızı Hunlar ile Ak-Hunlar arasında fiziki bakımdan bazı farklılıkların olduğunu ortaya çıkartmaktadır. Bilindiği gibi, Eski Türk toplulukları cihet veya mistik anlamda renklere göre çeşitli gruplara ayrılmışlardır: Ak Ti - Kırmızı Ti, Akkoyun - Karakoyun gibi. Hunlar'ın da Ak Hun ve Kızıl veya Kırmızı Hun olarak ayrılmaları gayet doğaldır. Ancak şaşırtıcı olan Roma tarihçisinin bunları tenlerinin rengine göre vasıflandırmasıdır. Araştırmacıların üzerinde durduğu bir diğer husus ise Ak-Hunlar'la Eftalitler arasında bazı farklılıkların olduğu yönünde kaynaklara yansıyan bilgilerdir. Buna göre, Ak-Hunlar ile Eftalitler iki farklı devlet olmuşlardı. 


İlginç olan bir diğer husus ise, Hyon adının Avesta'ya ve hatta Viştasp hikayelerine konu olmasıdır. Gzegledy'e göre, bu durum Hyon boyunun bölgedeki varlığının m. ö. I. yüzyıla kadar gerilere gittiğinin göstergesidir.


Bu durum karşısında Türkmenistan bölgesine gelen birbirinden farklı üç Türk göçünden söz etmemiz gerekmektedir: İlki, m. ö. I. yüzyılın ortalarından itibaren miladi 350 yıllarına kadar sistemli olarak yapılan Kırmızı Hun, yani Hyon göçleridir. İkincisi, yaklaşık olarak 350 tarihinden itibaren onları takip eden Ak-Hun boylarının göçü ve üçüncüsü de kökenleri Ak Tiler'e dayanan Eftalit boylarının göçleri. Sonuncusu bir sonraki başlık altında konu edileceğinden burada ilk iki göç dalgasından söz edeceğiz.


Bazı görüşlerin aksine, Türkmenistan sahası göçebeler için coğrafi bakımdan verimli olmasa da siyasi ve ekonomik bakımdan oldukça korunaklı bir araziydi. Ülke, Orta Asya ile İran arasında transit geçiş imkanı sağladığından buradaki topluluklara ekonomik açıdan büyük avantajlar sağlamaktaydı. 


Ayrıca, siyasi bakımdan bir sorun çıktığı zaman göçebeler düşmanlarının geçmeye cesaret edemedikleri çöllerin merhametine sığınabiliyorlardı. Bir diğer husus ise Türkmenistan'ın güney-batı, Balhan ve Mangışlak tarafları ciddi bir baskı ve tehditten arındırılmış bir konuma sahipti. Yani, Hyon-lar'ın komşularının farkında olmadan MÖ. I. yüzyıllardan itibaren gelip buralara sığınmaları pek mantıklı gözükmektedir. Bunlar ancak 350 yılından sonra Kuşan ve İran için sorun haline gelmeye başlamışlardı. Çünkü peşlerinden gelen diğer Hun kavimlerinin onlara katılması etkinlik alanlarının genişlemesine ve böylece korkusuzca komşularıyla yüzleşmelerine neden olmuştu.


Gerçek Hyon akınlarının batıya doğru hareketi miladi I. yüzyılın sonlarına rastlamaktadır. Hun diyarında meydana gelen olaylar bunu düşünmemize fırsat tanımaktadır. Hunların 89-91 yıllarında aldıkları ağır yenilgiler onlara bağlı bazı kavimlerin batıya doğru hareketini hızlandırdı. Yurtlarından koparılan kavimler arasında Hyon/Kion adlı bir grupta bulunmaktaydı. Bir Hun reisin liderliğinde hızla batıya doğru yol alan Hyonlar önce Sogdiyana'ya, ardından da İran Sasani topraklarına sokuldular. 


Böylece, İran için gerçek Hyon tehlikesi zuhur etmiş oluyordu. Hyonlar, başlangıçta sayı bakımından zayıf ve etkisiz idiler. Bu nedenden pek huzursuzluk çıkartmadan Hazar Denizi'nin doğu taraflarına, Türkmenistan'ın kuzey-batı kısımlarına gelip yerleşmişlerdi. Bu bölgede daha öncesinden gelip yerleşen yoğun bir Saka topluluğunun olduğu bilinmektedir. Bunlarla temasa geçen Hyonlar, Sakalar'la kaynayıp karışmış olmalılar. Bu etkileşim Saka izlerinin 350 yılında ortadan kalkmasına neden olmuştur. Nitekim, 350 yılından sonra bölgede oturan Daha (Saha/Saka) boylarının adına bir daha rastlanılmaz.


Aynı yıllarda bölgeye bir göçün daha yapıldığı muhtemeldir. İlk gelenler yerlilerle önemli ölçüde kaynayıp karıştıklarından fiziki bakımdan bazı farklılıklar oluşturmuşlardı. Bu yüzden Romalı müellif onlara Ak-Hun adını vermiş olmalıdır. 350 yılında gelenlerin onlarla birleşmesi burada bir devlet teşekkülünün ortaya çıkmasıyla sonuçlandı. Bunların da Hyonlar olduğu malumumuzdur. 


350 yılında bunların Türkmenistan bölgesinde karşılaşmaları Ak-Hun Devleti'nin oluşumunu sağlamış olmalıdır. Nitekim, ciddi bir tehdit olduklarından Sasani hükümdarı II. Şapur sınıra kadar gelmiş, Kionit ve Euseniler'in (Kuşanlar'ın) karşısına dikilmişti. Ortaya çıkan Roma savaşı, II. Şapur'u onlara karşı nazik davranmaya itmiş olmalıdır. Böylece, yapılan Kionit-Kuşan-Sasani ittifakı sonucunda müttefik orduları 358 yılında Amida kuşatmasında birlikte hareket etmişlerdir. Bizzat, Romalı müellif Marcellinus, Hyon hükümdarı Grumbates'den söz ederek Romalılara karşı savaşta Sasani hükümdarının sol tarafında yer aldığını aktarmaktadır. 


Bu durum 350 yılında Hyon veya Ki-onit Devleti'nin kurulduğunun açık kanıtıdır.


350 yılında Hyon boylarının oluşturdukları Ak-Hun Devleti, 356 yılında yapılan Sasani anlaşmasıyla güneydeki sınırlarını koruma altına aldıktan sonra, yaklaşık olarak 370'den itibaren yapılan saldırılar sonucunda Sogdiyana'yı ellerine geçirdiler. 350 yılında ortaya çıkan ve Sogdiyana'nın fehtini ancak 435 yılında tamamlayan Hyonlar'ın ana kitlesinin Türkmenistan sahasında bulunduğu, özellikle Hazar Denizi'nin doğu taraflarında Balhan, Gürgenç çevresinde bulundukları anlaşılmaktadır. 


Sogdiyana'nın tamamen ele geçrilmesinden sonra ana karargahın buraya taşındığından şüphe edilemez. Nitekim, Arap müeelifi Mes'üdi, Hyon (Türk) Hakanının bu bölge üzerinden Horasan fethine başladığından söz etmektedir, islam müellifleri yüz bini bulan kalabalık bir Hyon ordusunun Sogd üzerinden Merv'e doğru harekete geçtiklerini duyurmaktadır. Merv ele geçti. Hyonlar şehir yaktnhğın-daki Kuşmihan denilen yerde ordugahlarını kurdular. Ardından İran'ın içlerine doğru yağma faaliyetlerine başladılar. Sasaniler hileye başvurarak Hyonlar'ı ağır bir hezimete uğrattılar, elde edilen ganimet İran hazinesine girecek olan üç yıllık vergiye bedeldi. 


Bu zaferin İran için yankıları büyük olmuş ve destanlara konu teşkil etmişti. Kaynaklar, Sasani ordularının Maveraünnehr'in içlerine kadar sokulduklarından söz etmektedir. Muhtemelen, Hyonlar Balhan ve Gürcan'ın yukarılarına çekilmiş, Maveraünnehr'dekiler de nehrin yukarısına kaçmışlardı. Bunun üzerine Behram Gur, Türkmenistan sahasını eline geçirerek merkezi Belh olan Horasan Sebihbudluğunu tesis etmiş ve başına kardeşi Nersi'yi atamıştı. Sasaniler bölgedeki etkinliklerini 428 yılında Behram Gur'un ölümüne kadar korudular. 


Muhtemelen, bunun sonucunda Hyonlar'la bir anlaşma yapılmıştı. Ancak Behram Gur'un vefatından sonra kısa süreliğine devam eden taht kavgası sonucunda yerine II. Yezdegert'in (438-457) geçmesi ile durum değişti. Hyonlar, Behram'ın ölüm haberini alır almaz Ceyhun'u aşıp Türkmen topraklarına sokuldular. Bu defa daha hırslı ve intikam doluydular. Bölgedeki Sasani garnizonları teker teker işgal edildi. Hyon tehlikesi İran üzerine yeniden esmeye başladı. İran edebiyatından yeni bir Behram Gur efsanesi yaratmak için bizzat II. Yezdegert onlara karşı sefere çıktı. 443 yılında İran ordusu Nişabur'da konakladı. Ancak daha ilerisine geçemedi. Sekiz yıl aralıksız süren savaşlarda Hyonlar bir türlü sınırların dışına itilemediler. 455 yılında ise artık Hyon hakimiyeti Horasan'ı da içine almaktaydı. 


Bu tarihten sonra Hyon adı kaynaklarda geri plana itilir ve Eftalit ismi ön plana çıkmaya başlar. Muhtemelen, bu sıralarda Ak Ti boylarından Eftalitler Hyon ülkesini ele geçirerek ve onları da kendi hakimiyetlerine alarak yeni bir Türk devletinin temellerini atmışlardı.



HAZAR ÖTESİ TÜRKMENLERİ
EKBER N. NECEF ve AHMET ANNABERDlYEV
KAKNÜS YAYINLARI 





* * *



Theophan the Byzantian (5 c.) renders Huns as Scythians. He writes: ‘Meanwhile Scyth Attila, son of Omnudiy, brave and proud man, removed his senior brother Vdela, assumed sole authority over Scythians, which also are named Unns, and attacked Thracia’ [Theophan the Byzantian, 1884, 81]. On the other side, he depicts Türks as Massagets: ‘East from Tanaid live Türks, in antiquity called Massagets (*). Persians in their language call them Kermikhions’ [Byzantian Historians. SPb., 1861, 492]. 


In this record of Theophan deserves an attention the fact that he knew well both Massagets (one of the Scythian tribes), and Persians. If Scythians-Massagets spoke Persian, he would inevitably note this detail. But Theophan identifies Massagets with Türks, not the Persians.




Mirfatykh Z. ZAKIEV





(*)
Massagets, yani  SAKA, 
ŞAHNAME'deki AFRASİYAB yani ALP ER TONGA'nın TORUNU olan ve HEREDOT'ta TOMYRIS olarak geçen ve de  BÜYÜK KYROS'u öldüren TOMRİS ECE'nin HALKI



* * * 




"Ezgil/Ezgel (Ch. Asitsze) tribe was described in the Chinese annals as strongest tribe of the Hun confederation. A cardinal historiographical point was a visit by unnamed ambassadors of Hermichion king Askel to Constantinople in July of 563. Hyons, and in this case Red Hyons (Hermichions), were a leading constituent in the right (western, Türkic On-shadapyt, Chinese Nu-shibi) wing of the Türkic Kaganate, which in the 552 took over control from the Jujans of the Jujan empire. Ezgils were a leading tribe of the distinct Hyon branch, which had a rich history traced with its legendary common genesis from a Heavenly Dog. And the Hyons-Dogs were a branch of Huns-Kins.


Etymology of the term “Hyon” comes from the Indo-European *khuon, anc. Chinese *k'iwen, Kidanian, Mong. kion, etc. “dog”, “doggy”. A grouping of Türkic tribes united by a totemic cult of Heavenly Dog, with Türkic name Taichan “Dog”, in the Persian sources was called Kermir Hyon (Kermichion), Persian for “Red Hyon”, and subsequently for the Kermichiones of the Theophan “Chronography”. A “strongest” of the Hyon  tribes was Ezgil/Ezgel tribe, whose leader in the 563 sent ambassadors to the far away Constantinople. The tribe, called in Persian-lingual sources Kermir Hyon “Red Dog”,  in the 7th century Hotan-Saka documents was called Khara Huna with the same meaning, the term Hyon corresponded to Huna. The Heavenly Dog cult extended from Asia Minor in the west to Manchuria in the east.


This posting is a tribute to late Prof. Yu. A. Zuev, who passed away on December, 5, 2006. Yu. A. Zuev produced numerous translations of the Chinese annalistic chronicles, intense scientific research of the history, culture, and socio-political life of medieval Türkic and non-Türkic peoples, and made outstanding contributions to Türkology and Iranology. Prof. Yu. A. Zuev specialty was in the ancient Chinese, Middle Chinese, and modern Chinese language, learned under a guru of the Chinese philology S.Ya.Yahontov, making him a unique expert with a first-hand knowledge of the sources. His superb knowledge of the sources allowed Prof. Yu. A. Zuev to delve into related fields of history and ethnography with unequalled depth and competence.
In his article, Yu. A. Zuev brought to light, or confirmed educated guesses of predecessors, the composition of the ancient Hun society, and its socio-ideological thought, that defined its society and determined its subsequent fate. The 2004 article builds on the studies reported in his publications starting in 1957.


Hun tribes carried a common endoethnonym Hun, rendered in Chinese as “giuən” and “kiən”, a collective semantic equivalent of “kins”, from which were derived their Asian, Western and Chinese appellations of Huns, Guns, Xiong - Xionites, Hsiung-nu - Xiong Nu, Chuni, Sünnu and a slew of other variations accumulated in the last two and a half millennia. Already in the historically initial reports, Hun conglomerate of related tribes was stratified into tribes of different flavor, constituting defined separate tribes with their own defined territory and historical fates. Many tribes that first appear under a common Hun later became known exclusively under their own endoethnonyms, the most prominent of them were Türkic (Ch. Tuku, ), Tele, Uigur, and Usun tribal groups. Ordos lands in the modern Gansu province of PRC were a central area of the Eastern Hun confederation.


Most of the Yu. Zuev article refers to the records and events of the Early Middle Age period, between  160 BC and 850 AD. The events are fairly well known from the Chinese, western and Muslim historians. A detailed and comprehensive history of Huns still awaits its author.


[“Chronography” of Theophanous the Confessor (760-818): “the same month (July of 563)” ambassadors of Askil/Askel, the king of Hermihions (Greek Ερμηχιονιονων; Lat. Ermechionorum), a tribe living among barbarians near the ocean, came  to Constantinople]


Describing preparations of the Byzantine embassy to the country of Türks in the 576, the author of the “Continuation of the Agathias history”, Menander Protector (covered 538-582), tells: “The Turks already lived in Byzantium for a long time, sent there by their  people during different times” (Menander, 1861, p. 416). The previous Türkic embassy, led by a Sogdian Maniach, and the reciprocal Byzantine embassy of Zemarch took place in the 568. The book contains their entire account (Menander, 1861, p. 575-586). But that was not a very first Byzantine record about the Türks, as is sometimes stated. Theophanes of Byzantium (6th century), the author of the “History”, writes about their visit to the Byzantine capital in the days prior to the 568: “To the east of Tanaid (Tanais, Syr-Darya; ref. Abaev, 1990, p. 34), live Turks who in antiquity were called Massagets. The Persians in their language call them Kermichiones.  At that time they sent to the king Justin gifts and embassy, and asked him not to admit Avars. Justin accepted gifts and reciprocated by sending to the Turks gifts and releasing their envoys. When later came Avars, asking for peace and permission to settle in Pannonia, Justin did not accept their offer because of the promise given to the Turks and alliance concluded with them” (Theophanes of Byzantium, 1861, p. 492-493). The described political objective of the Kermichion Türks' embassy (isolation of Avars) differs completely from the purpose of the Türkic embassy led by Sogdian Maniach in the 568 (establishment of trade and conclusion of alliance against Persia), portrayed in detail in the  work by Menander. 

The text of Theophanes of Byzantium probably has an errata, instead of the Byzantine emperor Justin (Justin II, 565-578) should have been named his predecessor Justinian (527-565). That follows from the Theophanous the Confessor (760-818) writing in “Chronography“: “the same month (July of 563)” ambassadors of Askil/Askel, the king of Hermihions (Greek Ερμηχιονιονων; Lat. Ermechionorum), a tribe living among barbarians near the ocean, came  to Constantinople (Chichurov, 1980, p. 53). The informative load of these messages is high, each point deserves close attention. The following pages are expounding them. The first sections of the article discuss that or similar evidence in various parts of the Eurasia during the early Middle Ages, without which, as we shall see, can't be understood a true content of these messages, and in the end, impossible to reconstruct the ethnic structure of the Türkic tribes in the right wing of the Western Türkic Kaganate. The main sources will be the evidence of the Chinese annalists, various Tibetan records, and the works of the Persian authors.


1. Bulgars and Magyars

The crucial and important element of these messages is the acceptance by the researchers of the evidence that the tribe with the Persian name “Kermichion” was Türkic (Marquart, 1898, p. 196-197; Marquart, 1901, p. 50)


The Tszüilan (Julan) Tutuk was Tsüe-syjin Asiji Najin da shoulin kehan selifa, i.e. “Kül-erkin Ezgil Najin, Great Chieftain  - Kagan-Elteber”. The Tutuk governance in Qianquan was headed by Nishu-syjin Asiji Dusibo Nezuk-Erkin Dusibo (<d'uo~siet-pua < ?).


Probably, some relation to the case in point has one of “Massaget” military leaders named Askan, mentioned in Procopius of Caesarea (6th century) work. In one of the wars with Persians (527-532) he commanded a division of six hundred riders in the army of Byzantine commander Velizarius . The date of the message is 530 AD. O.Maenchen-Helfen compared the Greek spelling of this name with the Türkic *as-gan; “khan of Ases/Azes” (the gan of the As/Az) though, in his opinion, a leader of a modest division hardly could carry a title “Khan” (Maenchen-Helfen, 1973, p. 143 Giraud, 1960, p. 193-196). H.W.Haussig perceives this name the same: As-gan = “As Prince”, or “Prince of Ases ” (“As-gan”, “As-Fьrsi” oder “Farstder”). He connects the message of Procopius about “Massaget” military leader Askan with the message of  Theophan the Confessor about Askel, the king of Türks-Hermihions earlier called Massagets. The term Askel (compare the name of the Khazarian capital Sarkel, “White City”) means “City of As”. He, however, did not think of any other Ases, except for Ases - Alans (Haussig, 1953, p. 424). Meanwhile, no written testimony about Ases - Alans residing in any area east from Syr-Darya had been found yet.

In the beginning of the 8th century the Karatürgeshes of Talas were Azes. The impression is that they are identical with the Esgels or are a component of theirs. From among Karatürgeshes-Azes was Sülük-Kagan (Chinese Sulu, 716-738), who gained an Arabic nickname Abu Muzahim. In the 737, Abu Muzahim went on a military campaign in Huttal. The historian wrote about his troops: Hakan approached, leading approximately four hundred riders dressed in red clothes” (at-Tabari, 1987, p. 251)."


THE STRONGEST TRIBE - Ezgil -
Yuri (Yury) Alexeyevich Zuev (Zuyev)/link
Russian-born Kazakh sinologist and Turkologist 







* * * 




link


"Details from the so-called Alexander Sarcophagus. Scythians with pointed hat and boots, pants. Achaemenids called "Saka Tigrakhauda" and the Greeks "Kermikhions" and "Melanchlaeni", ie "pointed hat Saka"."

*Kral Abdalonymos - Abdal - Eftalit - Ak Hun Türkleri

"455 AD-Abdaly (Hephthalites) conquer Kushans and invade India" ...






resim: Prof.Dr.F.Kırzıoğlu






 * * *




"KIZIL" Tarım Mumyaları ve Doğu Türkistan:

Çin kaynaklarındaki kayıtlara dayanarak esasen Doğu Türkistan coğrafyasına atfedilen “Hsi-yü” adının ilk geçtiği yerler incelenerek Türklerden ödünç alınmış olabileceğini; Doğu Türkistan’ın Hun Devleti için bir varlık sebebi olduğunu ve bu yüzden en eski devirlerden beri Türklerin hayat sahası hâline geldiğini; bölgedeki ilk sâkinleri başka milletler olarak gösteren arkeoloji ve dil çalışmalarının eksik ve bazen de taraflı olduğunu dolayısıyla yazılı kaynaklardan da istifade etmek gerektiğini ve Doğu Türkistan’daki en eski sâkinlerden birinin Türkler olmasının çok büyük bir ihtimal teşkil ettiğini ortaya koymuştur.




The Eastern Turkistan and Its First Habitants
Arş.Gör.Kürsat YILDIRIM






Çinlilerin Hunları ve Türkleri tarif ettiği şekilde, gaga burunlu "Hu" (*8) (Çinliler'e yabancı) tipindedirler. Portreye benzeyen diğer tasvirler (Iev. XI b,c) bilhassa bir ihtiyar (toym?) başı (lev. XI b) aynı Mongoloid olmayan, Çinlilerin "Hu" dediği Türk tipinde ve çok canlı şekilde tasvir edilmişler. 

*8) "Hu" bu devirde Hsiung-nu boylarına verilen isim idi: Ögel, "Doğu Türkleri", s. 91: "Hu" tipi Çinlilere nisbeten, uzun burun ile temâyüz ederdi: Franke, Geschichte, c. II, s. 74. Tungus eserlerinden M. V. yüzyıldan Koguryo duvar resimleri: E. Mc. Cune, The arts of Korea (Tokyo-U.S.A. 1962), s. 35. Chü-ch'ü eserleri: Soper, "North Liang" Tabgaç eserleri: Soper "Cave-chapels", Burkan tasviri Tabgaç hükümdarına benzetilmişti: a. e., s. 242. Sung-yün M. 518'de "Hu"lara (Hsiung-mı milletleri) benzeyen Budist heykellerinden başka türlü Burkan tasviri olabileceğini, ancak Orta Asya cenubunda, belki Hind tasvirleri başladığı yerde öğrenmişti: Beal, Si-yu-ki, s. 56. Uygur metinlerinde Burkan ve "tenğridem" şahıslar hakkında güzellik mefhûmları şunlardı: ayın onbeşi gibi (toparlak) yüz; uzun burun; gök rengi lotus gibi göz kapağı (Radloff, Suvama-prabhâsa, s. 157, 189); "düp-düz" (kapaksız ve Mongoloid?) göz kapağı (Müller-Gabain, "Uigurica" IV, s. 287).

Prof.Dr.Emel Esin
FARHÂR-I HALLUH - KARLUK BUDİST SANATI
makalesinden



"Onlar beyaz ırka mensup, sakallı ve gaga burunlu idiler"
Gumilev, 1990



Ak Hun  - Hephthalite Turks
















ilgili:
KIZIL TÜRKLER / RED TURKS
____________________________