1 Şubat 2015 Pazar

İSKENDER LAHTİNDE İSKİT TÜRKLERİ







İSKENDER LAHDİ - MÖ.4.yüzyıl


İskender Lahdi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde bulunan en önemli eser kabul edilmektedir. 1887 yılında Sidon kentinin krallar mezarlığında bulunmuştur.

Her ne kadar İskender Lahdi olarak anılsa da aslında İskender'e ait değildir. Sidon Kralı Abdalonymos'a ait olduğu düşünülmektedir.

Lahdin ön yüzünde solda atının üzerinde İskender gösterilmiştir. İskender, Herakles soyundan geldiğine inandığı için, başında Nemea aslanının postu ile tasvir edilmiştir Buna ek olarak, Mısır tanrılarından Ammon'un simgesi olan koç boynuzu görülmektedir. Lahdin üzerindeki bu tasvirden dolayı lahdin ismi İskender ile bütünleşmiştir. Aslında İskender Babil'de ölmüş ve cenazesi İskenderiye'ye gönderilmiştir. 

Lahdin gövdesinin uzun yüzlerinden birinde "Persler" ve Yunanlılar arasındaki bir savaş sahnesi yer almaktadır. Yunanlılar ile "Pers" askerleri kıyafetlerinden kolaylıkla ayırt edilebilir. Yunanlılar kısa tunik veya pelerin giyerken, "Pers" askerlerinin geleneklerine göre erkeklerinin yüz ve parmak uçları dışında bedenlerini açıkta bırakmaları yasak olduğundan, pantolonlar birkaç kattan oluşan uzun kollu gömlekler ve başlarını saran tiaralar giydikleri göze çarpmaktadır. Savaş sahnesinin İskender'in MÖ.333 yılında kazandığı, ona Fenike ve Suriye kapısını açan Issus savaşını temsil ettiği düşünülür. Bu savaşın sonuçlarından biri de, lahdin sahibi olduğu sanılan "Abdalonymos"'un yazgısının değişmesi ve bir süre sonra Sidon kralı olmasıdır.

Lahdin ikinci uzun yüzünde iki av sahnesi canlandırılmıştır. At ve arabalarla avlanmanın Yakındoğu uygarlıklarına ait bir özellik olduğu, İskender'in de Fenike'de bu tür avlara katıldığı bilinmektedir.

İskender'in İran'ı aldıktan sonra Doğu ve Helenistik kültürlerini bir araya getirerek bir Yunan-Pers İmparatorluğu kurmayı amaçladığı kabul edilmektedir. Hayatının sonuna doğru bir Pers prensesiyle evlenmiş, Pers giysileri kullanmaya başlamış ve Pers saray adetlerini benimsemiştir.

Lahdin bir yüzünde dost olarak bir arada avlanan "Persler" ve Yunanlıları bu anlayışın ışığında görmek gerekir. İskender'in III.Darius'u Issus'ta yendikten sonra Amanos dağlarını aşıp Akdeniz kıyısını izleyerek Suriye'ye girdiği bilinmektedir. Pers yönetiminden hoşnut olmayan Sidon halkı, zengin kentlerinin kapısını Makedonya ordusuna açmış ve İskender'den kendilerine bir kral seçmesini istemişlerdir. İskender, Sidon'a kral seçecek zamanı olmadığından, bu işi Hephaestion'a vermiştir. Onun bulduğu "Abdalonymos" ise Sidon krallık ailesiyle ancak uzaktan akraba olup, kral seçilinceye kadar kentin dışında sakin hayat süren bir kişidir. Adı, Farsça 'tanrıların hizmetçisi' anlamına gelen "Abdalonymos"'un, daha sonra kendi için hazırlattığı lahdin süslemelerinin arasına İskender'in ve Hephaestion'un tasvirlerinin konulmasının nedeni budur.

Akroterin üst sırası yer yer sadece kanat parçaları kalmış kartallarla dönüşümlü olarak yerleştirilmiş kadın başlarından oluşmuştur. Eski Suriye'de kartalların ölülerin ruhlarını cennete taşıyan kuşlar olduğuna inanılırdı. İki yanda en altta sıralanan daha küçük dokuzar kadın başı da Anadolu ve Mezopotamya kültürlerinde tarih öncesi dönemlerden beri tapınılan ana tanrıçayı akla getirmektedir. Her iki alınlığın tepe akroterleri "Pers" grifonları ve bitkisel bezemelerle süslüdür. Alınlığın köşelerine lahit koruyucusu olarak birer aslan oturtulmuştur. İnce boyunlu, gövdeleri zayıf birer köpeği hatırlatan bu aslanlar Ion sanatına özgü bir motiftir.

Lahdin kapağı da gövdesiyle aynı cins mermerden yapılmıştır. Lahdin işlemelerinin inceliği böyle bir eseri Yunanistan'dan Lübnan'a götürmek çok tehlikeli olduğu için eserin Sidon'da yapılmış olması gerektiğini akla getirmektedir. Heykeltıraşı hakkında herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Lahdi boyayan ressamların da yontucu kadar usta oldukları sanılmaktadır. Lahit bitirildiğinde gözler, kirpikler, dudaklar ve giysilerin mor, sarı, mavi, kırmızı ve menekşe rengiyle boyandığı, figürlerin tenine hafif vernik sürüldüğü anlaşılmaktadır.

İstanbul Arkeoloji Müzesi







Yukarıdaki Lahit'in resmi açıklamasıdır... 


Ama rölyeflere dikkatli bakıldığında giyim kuşamlarından, kullandıkları ok yay'a kadar herşey İSKİT TÜRKLERİNİ göstermektedir. Araştırınca da bu değerli çalışmayı buldum. Anlaşıldığı gibi biz hep "asker" olarak başkaları adına savaşmışız.... 




Türkic Warriors and Archers
Alexander Sarcophagus
Marble, Sidon (Lebanon), Late fourth century BC

The so-called Alexander Sarcophagus of Istanbul Archaeological Museum is regarded as one of the most important archaeological discoveries of the nineteenth century. It was found in 1887 in the underground royal necropolis of Sidon (present day Saida). Originally it was painted. The sarcophagus belonged to the King of Sidon Abdalonymos. One of the long sides of its casket shows a battle scene between the Scythians (Sakas) in the Persian service and the Greeks, i.e. Macedonians (the Thracians that the Greeks called the barbarians) of the Alexander's army. 

The opposite long face is decorated with two hunting scenes, those of a lion and a deer, where both the Scythians and Greeks participate. One of its short sides bear a battle scene of three isolated fights. The other short side shows a panther hunt. It is notable that for the sculptor, no Persian soldiers exist, and to show a Persian warrior, the sculptor has only Scythian warriors for a model. 

Reportedly, this is one of two sarcophaguses contracted by Alexander Macedonian himself. The silver swords, composite bows and arrows were stolen eons ago, so only the traces of metal embedded into the marble indicate the weapons used by the participants of the reliefs.

Details from the so-called Alexander Sarcophagus. Scythians with pointed hat and boots, pants. Achaemenids called "Saka Tigrakhauda" and the Greeks "Kermikhions" and "Melanchlaeni", ie "pointed hat Saka".

link





EKLER:


Ayrıca; "Herakl saqatların ulu babası olan Skitin atasıdır" 
(F.Ağasıoğlu) 

"İskitler Herakles'ten türemiştir, ecdadıdır."
(Zaur Hesenov). Bilgamış, Alpamış, Herakle....









* * *






Peki Kral Abdalonymos...!


ABDAL

*Safeviler devrinde İran'da yaşayan Türk boylarından biri
*Anadolu'da yaşayan boylardan bazısı
*Afganistan'da yaşayan bir Türk boyunun adı
*Tasavvufta Allah'ın sevgili kulları arasından seçilmiş kırk din büyüklerinin adı
*Eskiden tarikatlara bağlı dervişlere verilen ad.
*Allah'a ulaşma yolunda belli aşamaya erişen kimse.
*Gezgin derviş
*Dilenci kılıklı, üstü başı perişan kimse. 

"Abdal ata binince bey oldum sanır; Şalgam Aşa girince yağ oldum Sanır; Çulu dökülür Abdalın, herkes tanır; Suyu çeker şalgamın, Aşık usanır"


"Milattan sonra V. ve VI. yüzyıllarda Orta Asya tarihinde önemli bir rol oynamış bulunan Eftalit veya Akhun diye bilinen kavmin adının da aslında Abdal veya Aptal olduğu iddiası kolaylıkla reddedilemez. Nitekim bugünkü Yakutçada erkek Şamanların lâkabı olarak kullanılan abidal kelimesi de bu hususu doğrular mahiyettedir.” ( KÖPRÜLÜ, 1988: 62).


"455 AD-Abdaly (Hephthalites) conquer Kushans and invade India" = Hephthalites yani Ak Hunlar-Abdal....!



Köken olarak Arapça denilir - b-d-l kökünden gelmekte ve "kahraman" demektir. Lakin Türk boyunun adı olarak geçmesi bence kökü hakkında biraz kuşku uyandırıyor...! 

Özellikle de Türkçenin Akadçaya ve Arapçaya etkisi düşünüldüğünde.....SB



Abdal ile ilgili daha fazla detay:
Yard.Doç.Dr.Mahmut SARIKAYA
Ok.Mahmut SEYFELİ
KIRŞEHİR ABDAL / TEBER DİLİ
ve ANADOLU, AZERBAYCAN, ÖZBEKİSTAN GİZLİ DİLLERİYLE İLGİSİ -PDF
































* * *