12 Temmuz 2014 Cumartesi

KUDÜS-FİLİSTİN-OSMANLI-TURAN



Kudüs - Yaffa Kapısı

Kudüs Eski Şehir duvarının sekiz kapılarından biridir. Arapça adı Bab el Halil.


Kanuni Sultan Süleyman tarafından 16. yüzyılda (kitabeye göre 1538) yaptırılmış hatta Kudüs güzel bir onarımdan geçirilmiş.


Kaiser Wilhelm II , 1898 yılında ziyaret ettiğinde şehire girebilmek için kapı çıkarılmış.


Sultan Abdülhamit Yaffa Kapısı'nın çatısına saat kulesi inşa ettirdi. 1917 de İngilizlerin yönetimine geçince, saat kulesi 1922 de görüntüyü bozuyor diye İngiliz valisinin emriyle kaldırıldı.


19. yüzyılın sonuna doğru, Kudüs'e yeni mahalleler gelince, Yaffa Kapısı "Old City" Eski Şehir'in ana kapısı oldu.


400 yıllık Osmanlı döneminde, hiçbir "huzursuzluk" yoktu, Kudüs, Gazze yani eski Filistin en uzun süreli barışı yaşamıştı. Osmanlıyı arkadan vurdu ve özgürlüğünü kaybetti, toprağını sattı, küçük bir yere hapsoldu. Şimdi kan ağlıyor....



1870-1900 Üç Kitaplı Kentler - 19.yüzyıl fotoğraflarında Kudüs ve Kutsal Topraklar


Türk Bayrağı ile





Golda Meir,
(doğumdaki adı Golda Mabovitz,D. 1898, Kiev-Ukraynaö. 8 Aralık 1978, Kudüs).
İsrail'in dördüncü başbakanı. İsrail devletinin kurucularından ve
Aşkenazi Yahudilerindendir.!!!

HAZARLARIN KÖKENİ

Yahudi Hazar Kralı Joseph, Endülüslü Hasdai’ye yazdığı mektupta, Hazarlar’ın Yafet’in torunu ve tüm Türkler’in atası kabul edilen Togarma’nın yedinci oğlu Kozar’ın soyundan geldiklerini anlatıyordu. Bazı Yahudi yazarlar Hazarlar’ın soyunun Şim’on ve Yuda yahut Menaşe ve Efraim kabilelerinden geldiğini iddia ederler. Yafet’in oğlu Magog’la da bağ kuranlar mevcuttur. Talmud’a göreyse Magog Ak Hunlar’dır. Beşinci yüzyılda Hun egemenliğinde yaşayan Türki Oghurlar (Ogur, Oğur) Kafkaslar ve Karadeniz’in kuzeyine yerleştiler. 570’lerde bölgede Batı Göktürkler egemenliginde ilk kez Hazarlar ortaya çıktılar. Hazarlar 630’da bağımsızlığını kazandı.



HAZARLAR’DA YAŞAM


Ayrıntılı belgelere sahip olamadığımız Hazarlar hakkında arkeolojik kanıtlar üretken, çiftçilik ve hayvancılıkta uzman bir toplum olduklarını göstermektedir. Balıkçılık, avcılık, demircilik ve Ortadoğu Yahudileri’nden öğrendikleri cam işlemeciliği diğer önemli faaliyetleridir.


Hazarlar, 19. yüzyılda Aşkenazlar’ın giydiği cübbemsi kaftanları giyiyorlardı. (Kaftan sözcüğü Yidiş diline de geçmişti.) Ticaret gezgin Radhaniler’in elindeydi. Yedi, sekiz dil konuşup Çin’den İsveç’e mallarını pazarlayan dindar Yahudi Radhaniler Şabatları yol almaz, kervanları birleştirip dua ederlerdi. Almanya ile ticaret gelişmişti, bu sayede Iraklı Radhaniler Batılı Yahudilerle kaynaştı. Hazarlar Yahudi geleneklerini Radhanilerden almış olabilir.


Hazarca: Türkçe’nin Oghur grubuna mensup Hazarca’nın gruptaki diğer diller olan Eski Bulgarca ve halen yaşayan tek örneği olan, iki milyon insanın konuştuğu Çuvaşça’ya benzediği düşünülüyor. Önceleri runik Türk harfleri kullanan Hazarlar Yahudiliği kabul ettikten sonra İbrani alfabesini kullanmaya başladılar. Bulunabilen orijinal Hazar belgeleri İbranice yazılmıştır. (Schechter Mektubu, Kral Joseph’in Cevabı ve Kiev Mektubu) Kiev Mektubu’nda İbranice yazıların altındaki tek Hazarca sözcük runik harflerle yazılmıştı: ‘Okurüm’ yani okudum. (Sağdan sola yazılan sözcükteki o harfi İbranicedeki alef’e oldukça benzemektedir.) İbranice hem Kırım’da yerleşik eski Yahudiler’den hem de göçlerle yeni gelenlerden öğrenilmişti. Hatta İbranice öğrenen Hıristiyanlar da vardı ve bu sayede ş harfi İbranice’den Rusça’ya geçmişti. (Kiril alfabesindeki Şa harfiyle İbranice’deki Şin benzerdir.) 



HAZARLARDA YÖNETİM


Hazarlarda Göktürkler’den devralınan ikili yönetim mevcuttu. Asena soyundan geldiğine inanılan Kağan hem devlet başkanı hem de ruhani liderdi ve kutsal bir kişilikti. Sivillerin kralı olan Bek(bey) ise ikinci sırada geliyordu... İsmi bilinen tek Yahudi kağan Hazarlar tarafından seçilmiş İsrail kökenli bir bilge olan ilk Yahudi Kağan Zacharias’tır. Kağanların aksine Yahudi beklerin isimleri iyi bilinmektedir. Yahudi olan ilk Hazar Kralı Bulan, Sabriel ismini almış ve onu İbrani isimli diğer krallar takip etmiştir. Bu krallar aralıktan nisana başkentte oturur ve Hanuka’yla Pesah’ı burada kutlarlardı.



YAHUDİLİĞE GEÇİŞ


Hazarya’daki hoşgörülü ortam, Doğu ve Batı’da baskılardan kaçan çok sayıda Yahudi’nin göçtüğü güvenli bir sığınak yaratmıştı. Önceleri Kök Tengri  (Gök Tanrı) inancına sahip Şamanist Hazarlar komşu devletlerin ve topraklarındaki tek tanrılı dinlere mensup insanların etkisiyle bu dinlere ilgi duymaya başladılar. Hatta bunun için İstanbul’a elçi gönderip Bizans’tan yardım istediler. 861 yılında Kağan’ın sarayında üç tek tanrılı din temsilcisi arasında yarış düzenlendi. Temsilcileri dinleyen Kral Bulan, sonra her temsilciye diğer iki dinden hangisinin üstün olduğunu sordu. Müslüman temsilci Yahudiliğin Hıristiyanlıktan, Hıristiyan temsilci de Yahudiliğin Müslümanlıktan üstün olduğunu söylediler. İki dinin kaynağında da Yahudiliğin bulunduğunu gören Kral Bulan bu dini seçti. Onunla beraber tüm yöneticiler ve soylularla halkın bir kısmı da Yahudiliğe geçti. 


Bu olay Toledolu filozof Yehuda Halevi’nin Hazar Kitabı’nda genişçe anlatılır. Önceleri hayali sanılan anlatılar Bizans kaynaklarından doğrulanınca gerçekliği anlaşılmıştı. Hazarlar Yahudiliğe geçerken, Karaizm’i değil Rabinik Yahudiliği benimsemişlerdi. Karaylar’ın (İbranice Karaim:okuyanlar) Hazarlar’dan geldiğini düşünenler vardır. Karaizm 760’ta Anan Ben David tarafından kurulduktan sonra Ortadoğu ve Anadolu’da çok taraftar bulmuş, bir kısmı sonradan Doğu Avrupa’ya göç etmiştir. Brook’a göre tüm Hazarlar’ın sadece yazılı kaynak Tora’yı kabul eden ve Talmud, Mişna gibi sözlü kaynakları reddeden Karay mezhebinden olması imkânsızdır çünkü Kral Ovadya zamanında İsrailli din bilginlerinin ülkeye getirtilip Talmud, Mişna öğrettiklerini bizzat Kral Joseph mektubunda belirtmiştir. Ayrıca Karaylar Hazarlar’dan farklı olarak Oghurik Türkçe değil Kıpçak Türkçesi konuşuyorlardı.


Hazarya’da Yahudilik gittikçe yaygınlaşmış ve birinci din olmuştu. Bunu sıradan mezarlarda bulunan çok sayıda dini objeden anlıyoruz. Bu devirde sinagoglar ve yeşivalar kurulmuş, Tora ve Talmud uygulamaları yaygınlaşmıştı. Yazışmalar İbranice yapılıyor, çocuklara İbrani adları veriliyordu. Hatta Hazarlar bunu bir adım ileriye götürerek Türkler’in bayramda doğanlara bayramın isminin verilmesi adetini Yahudiliğe uyarlamış ve çocuklarına Hanuka, Pesah gibi isimler vermişlerdi. 



HAZARLAR’IN DAĞILIŞI


Bizans ve Halifelikle birlikte dönemin üç büyük gücünden biri kabul edilen Hazarlar Araplarla yaptıkları savaşlarla Araplar’ın Avrupa’yı istilasını engelleyerek dünya tarihini değiştirdiler. O dönemde daha doğuda yaşayan ve sonradan Hıristiyanlaşan Türk boylarından Bulgarlar ve Macarlar’ın bugünkü topraklarına göçmelerinde de etkileri olmuştu. Bunlardan Macarlar 7 Oghur (Ok, boy) ve 3 Kabar (Hazarlar’ın muhalif boyu) klanının Onogur (On kabile) ismiyle birleşmesinden oluşmuştu ve Batı dillerindeki Hungar buradan geliyordu. Zaten 10. yüzyıl Bizans kaynaklarında Macaristan’dan Batı Türkiye ve Hazarya’dan Doğu Türkiye diye bahsediliyordu. Hazarya yıkıldıktan sonra çok sayıda Hazar Yahudisi Macaristan’a yerleşmiştir.


10. yüzyılın sonlarında Bizans’ın, Peçenekler’in ve Ruslar’ın saldırılarıyla Hazarya zayıflamıştı. Pagan Ruslar Almanlar’dan Hıristiyanlığı, Bulgarlar’dan İslamiyet’i öğrenmiş fakat benimsememişlerdi. Hazarlar’dan da Yahudiliği öğrenen Rus Prensi bu dinin vatansız ve sürgün edilmiş bir halka ait olduğunu öğrenince vazgeçti ve sonunda Bizans’tan esinlenerek Ortodoks Hıristiyanlığı benimsedi. Bugünkü Ukrayna’da kurulan Rus Kağanlığı, Hazar şehirlerini ele geçirdi ve 1016’da Hazar topraklarının ilhakı tamamlandı. İlk Ruslar yönetim, hukuk, askeriye ve ticarette pek çok geleneği Hazarlar’dan devralmıştı. Rus prenslerine de kağan deniliyordu.


Dağılan Hazarlar Doğu Avrupa, Türkiye ve Kafkasya topraklarına yerleştiler. Rus topraklarında kalanlar da olmuştu. Bu dönemde Hazar Yahudileri Slavlaşmış ve Kenaanit denilen Slav dilini konuşmaya başlamışlardı. Aynı dönemde bölgede yaşayan İsrail kökenli Yahudilerle karışmış olmaları muhtemeldir. Ukrayna’da Hazar soyundan geldiklerini söyleyen Kazak Yahudileri vardı. Fiziksel olarak da Kafkas halklarına benziyorlardı. Günümüz Kazakları ve Tatarları arasında Hazar soyundan gelenler olabilir. Bugünkü Kazakistan’da yaşayan Sarı Kazaklar ve Gök Közler (Mavi gözler) mavi gözlü, kızıl saçlı ve açık tenlidir ve muhtemelen Hazar soyundandır. 11.yüzyılda Ros nehri civarında yaşamış Karakalpaklar’dan da Hazar olarak bahsedilir. Praglı Haham Petahya ben Jacob 1180’lerde yazdığı Sivuv Haolam (Dünya Turu) adlı seyahatnamesinde Hazar ülkesinin ötesinde Karaylar’ın yaşadığı Kedar ülkesinden bahseder. Bir görüşe göre bunlar Kuman (Kıpçak) Türkleridir.


Bizans döneminden beri bugünkü Türkiye topraklarına yerleşmiş Hazarlar olduğu biliniyordu. Bir Hazar’ın kaleme aldığı Schechter Mektubu İstanbul’da yazılmıştı. Bizans tebası saray muhafızlığı yapan çok sayıda Hazar vardı. Hazarya’dan Yahudi tüccarlar Bizans’a geliyordu. Osmanlı döneminde de Hazarlar İstanbul’da kalmaya devam ettiler. Onların soyundan geldiğini iddia eden Karaylar’ın en büyük cemaatlerinden biri 19. yüzyılda İstanbul’daydı. Hatta Karaköy’ün isminin Karayköy’den geldiği söylenir.


11. yüzyılda çok sayıda Hazar soylusu Endülüs’e göç etmişti. Bu yüzden Endülüs’lü Yehuda Halevi’nin Hazar Kitabı’nı yazarken doğrudan orada yaşayan Hazarlar’dan bilgi almış olabilir. Polonyalı Aşkenazlarda Bayrak, Balaban, Kagan, Alpert, Alperowitz gibi Türk soyadlarına rastlanmıştır. 



AŞKENAZLIK


Aşkenaz sözcüğünün kökeni hakkında çeşitli teoriler bulunmaktadır. Bunlardan biri İskitler’in antik adı olan Ashguazi’den geldiğidir. Frigyalılar’ın diğer adı Aşkaenoi’dir. 


Ege Adaları’nda Askenos isimli şehirler mevcuttur. Güney Rusya’da yaşayan İskit dönmesi Yahudiler’e de Aşkenos deniyordu. Tora’ya göre Rusya, Ermenistan ve Anadolu bölgelerinin coğrafi adı ve Yafet’in torunlarından birinin adıydı.


Brook’a göre Aşkenazik kökeni, Roma döneminde Ortadoğu’dan gelen Kırım Yahudileri, Asya ve Avrupa içlerinden Doğu Avrupa’ya kaçanlar ve Hazar, Alan ve Slav dönmeleri oluşturmuştu. Sonra bu üç köken Yidiş dil ve kültüründe kaynaşmıştı. 1650’lere kadar Doğu Avrupa’da (Polonya-Ukrayna) yoğunlaşan Yahudi nüfusu, sonra Batı’ya kaymıştı. Hazar Yahudileri önce Kenaanik dili konuştukları dönemde Slavlarla kaynaşarak Türki miraslarını yitirmişler, sonra da Yidiş çatısı altında diğer Yahudilerle entegrasyon tamamlanmıştı.


Kaynaklara dayanarak yapılan tahminlere göre Hazar kökenli Yahudiler Ukrayna Yahudileri’nin %60’ını, tüm Aşkenazlar’ın da %25’ini oluşturdu. 


Hazarlar’ın tamamen ortadan kaybolmaları mantıklı değildir. Standart Rabinik öğretiyi benimseyen Hazarlar kolaylıkla diğer Doğu Avrupa Yahudileri’yle kaynaşmıştır. Hazar kimliklerini yavaş yavaş kaybederek yalnızca Yahudi kimliklerini korumuşlardır. Kanıtlar hiç bir zaman Hıristiyanlığı benimsemediklerini göstermektedir.


Hazarlar Yahudi tarihinin çok önemli bir parçasıdır ve anıları unutturulmamalıdır. Bu mirası sahiplenmek Aşkenaz Yahudileri’nin hem hakkı hem de sorumluluğudur. 



Hazar Yahudileri – Kevin Alan Brook






Around 676 BCE, the Scythians in alliance with the Mannaens attacked Assyria. The group first appears in Assyrian annals under the name Ishkuzai. According to the brief assertion of Esarhaddon's inscription, the Assyrian Empire defeated the alliance. Subsequent mention of Scythians in Babylonian and Assyrian texts occur in connection with Media.


Heredotus wrote about Scyhthians as "Skuzes"; the Russians called "Skif" while in English "Scyths" is. We call them "İskit" .


Assyrian source : Aşguzay/Ashguzay/İşguzay/Ishguzay 

(even wrote about their fight as " Cimmerians/Gimmiray and Aşguzay/Ashguzay's are fighting with themselves")

Skuza (Skuzes) , Ashguzay / Ishguzay (Ishkuzai ) / Guz/Kuz - OGHUZ /OĞUZ.



Yrd.Doç.Dr.Osman Çataloluk- Türk'ün Genetik Tarihi





AY YILDIZLI MADALYON  / CRESCENT STAR MEDALLION
Germany > Regensburg: commemoration of the seal of the Jewish community of Regensburg, ND (circa. 1956-1969)

Obverse depicts a replica of the community's original seal, dating to 1356: the original design (as shown) depicts a crescent moon and six pointed star with Hebrew legend around (difficult to discern both in the original and on this rendition - only the word "Kahal", "assmbly" stands out).


The Middle-Eastern/Islamic image of the crescent moon and star may relate to the origins of the community's earliest members who came to Regensburg from the Middle East around the 10th Century and so make Regensburg the oldest document Jewish settlement in Bavaria.


The circumstances of the seal are hard to pinpoint but its creation probably celebrates the protection of the Jews in Regensburg: between the 1330 and 1349 the Jews of southern Germany were persecuted and up to 12,000 murdered with 350 communities destroyed; in Regensburg, local citizens protected the Jews against a lynch mob and subsequently surviving Jews from the region (including Austria) moved to Regensburg. 





TEKE TURKS - TEKE BEYLİĞİ - 14th c


Regensburg was a center of Jewish scholarship from the 12th century.  Regensburg was the cradle of the medieval Ashkenazi .
Ḥasidism and in the 12th and 13th centuries the main center of this school. The traveler *Pethahiah b. Jacob set out from there in about 1170. Prominent scholars of Bavaria include *Meir b. Baruch of Rothenburg (the leading authority of Ashkenazi Jewry, 13th century);....... link


By the 16th century, Ashkenazic given names from Central Europe - like Lipman, Golda, Tolba, Liber, Yenta, Zel'man, Perelo, Yuta, Mendel', Leyzar, and Kopel'man - were in common use among Jews throughout the Grand Duchy of Lithuania, including its component regions Lithuania, Belarus, and Volhynia (see Alexander Beider, A Dictionary of Ashkenazic Given Names, 2001, pages 195-196). This shows that a very significant part of the Jewish population of eastern Europe consisted of Jews from central Europe....link



In the 17th century, it became a popular practice to put Magen Davids on the outside of synagogues, to identify them as Jewish houses of worship in much the same way that a cross identified a Christian house of worship; however, I have never seen any explanation of why this symbol was chosen, rather than some other symbol.

The Magen David gained popularity as a symbol of Judaism when it was adopted as the emblem of the Zionist movement in 1897, but the symbol continued to be controversial for many years afterward. When the modern state of Israel was founded, there was much debate over whether this symbol should be used on the flag.

Today, the Magen David is a universally recognized symbol of Jewry.....link


Magen David or shield of David was not originally a Jewish symbol. It is found in ancient art, both Jewish and non-Jewish, and it does not seem to have had a particularly Jewish meaning. Only in the last two hundred years, approximately, did it begin to be used as a Jewish symbol. Synagogues featured the symbol on the ark, on the velvet covering on the Torah, and on the Torah reading platform. It was used for Jewish coffins and gravestones.

When the Zionists searched for a symbol of their movement, they picked both the Magen David and the menorah: one for their flag, and one for their national seal....link




Altı Köşeli Yıldız'ın Mühr-i Süleyman Oluşu

Yahudiler tarafından Davud Yıldızı olarak adlandırılan Mühr-i Süleyman, Proto Türklerin tamgası ve Ortadoğu/Mezopotamya bölgesinde Sumerler döneminden beri kullanılıyor. Hıristiyanların kiliselerde haç kullanması gibi, Yahudiler de 17.yy da sinagoglarda, "Yahudilerin evi" ifadesini verebilmek için kullanılmaya başlamıştır. 

1897 yılında Zionistler tarafından empoze edilerek Yahudiler arasında kullanılmasına teşvik edilmiştir. İsrail devleti de kurulunca bayraklarına almışlar. Böylece dünyaca kabul edilerek Yahudiliğin simgesi haline gelmiştir.

İncil veya Tevrat'ta, bunun Yahudiliği simgelediğine dair bir ifade, yazı yoktur. Öbür yandan ise bunun Süleyman'ın işareti olduğunu söyleyen yazılara çokça rastlanır.

Altı köşeli yıldızın çok güçlü, büyü, sihir ve okültizm içerdiği, astrologlar tarafından bile kullanıldığı, daha sonra da cadılık ile eşleştirildiği , güçlü büyülere ve sihire karşı kullanıldığı anlatılır. Büyücülere, kimyacılara dikkat edin anlamına da gelir. "The Six Pointed Star-Graham" kitabında "trud" isimli bir şeytanı çağırarak, kendilerini tüm şeytanlardan korumaları ve uzak tutmaları için kullanıldığı yazar.

" 'The Hexagram' Su ve Ateş üçgenleri tarafından oluşturulmuş altı köşeli bir yıldızdır. Satanistler arasında altı köşeli yıldız, şeytanı çağırmak için kullanılan en güçlü işaret olarak kabul edilmiştir. Hindistan'da Brahma, Vişnu ve Shiva'nın , üç tanrının biraraya gelmesini temsil eder. J.S.M.Ward bunun kesinlikle "üçlü" "üçü bir arada", "yaratıcı" anlamına geldiğini belirtir.

İki üçgen, Su ve Ateş, bir araya gelince bir muska oluşturur ve buna 'Satürn Muskası' adı verilir. Diğer isimleri Davud'un Kalkanı/Yıldızı, Microkosmos'un Yıldızı ve Süleyman Mührü'dür.

İncil , Elçilerin İşleri; 7:42-43 :
"Bu yüzden Tanrı onlardan yüz çevirip onları göksel cisimlere kulluk etmeye terk etti." 

Peygamberlerin kitabında yazılmış olduğu gibi: 'Ey İsrail halkı, çölde kırk yıl boyunca bana mı sunular, kurbanlar sundunuz? Siz Molek'in çadırını ve ilahınız Refan'ın yıldızını taşıdınız. Tapınmak için yaptığınız putlardı bunlar, bu yüzden sizi Babil'in ötesine süreceğim.'

REFAN: Refan ya da Remfan, Satürn gezegeniyle ilgili olan ve eski çağlarda bazı Filistinli halkların taptığı bir ilahtı. Bu ilah Mısır'da mevcut idi, Musa'nın önderliğinde Mısırı terkedenler bu ilahı gizlice yanlarında götürdü.

Amos 5:26 : 
'Gerçekte kralınız Sakkut'u, putunuz Kayvan'ı[a], Kendiniz için yaptığınız ilahın yıldızını taşıdınız.'

Kral Davud'un oğlu ve İsrail Krallığının 3.kralı olan Süleyman MÖ. 970-928 yıllarında başa geldiğinde Mısır Firavunu ile ilişkilerini sıkılaştırır. Firavunun kızı ile evlenir ve kendi ülkesine getirir. Firavunun kızı olması durumu , Süleymanın eşleri arasında onu sözü geçen en güçlü kişi yapar.

1. Krallar 3:1 :
'Süleyman, Mısır Firavunu'nun kızıyla evlendi. Böylece firavunla müttefik oldu. Eşini Davut Kenti'ne götürdü. Kendi sarayı, RAB'bin Tapınağı ve Yeruşalim'in çevre surları tamamlanıncaya kadar orada yaşadılar.'

Lakin Süleyman yaşlandıkça tanrı yolundan sapar.

1. Krallar 11:1-11:
'Kral Süleyman firavunun kızının yanısıra Moavlı, Ammonlu, Edomlu, Saydalı ve Hititli birçok yabancı kadın sevdi. Bu kadınlar RAB'bin İsrail halkına, “Ne siz onların arasına girin, ne de onlar sizin aranıza girsinler; çünkü onlar kesinlikle sizi kendi ilahlarının ardınca yürümek üzere saptıracaklardır” dediği uluslardandı. Buna karşın, Süleyman onlara sevgiyle bağlandı. Süleyman'ın kral kızlarından yedi yüz karısı ve üç yüz cariyesi vardı. Karıları onu yolundan saptırdılar. Süleyman yaşlandıkça, karıları onu başka ilahların ardınca yürümek üzere saptırdılar. Böylece Süleyman bütün yüreğini Tanrısı RAB'be adayan babası Davut gibi yaşamadı. Saydalılar'ın tanrıçası Aştoret'e ve Ammonlular'ın iğrenç ilahı Molek'e taptı. Böylece RAB'bin gözünde kötü olanı yaptı, RAB'bin yolunda yürüyen babası Davut gibi tam anlamıyla RAB'bi izlemedi. Yeruşalim'in doğusundaki tepede Moavlılar'ın iğrenç ilahı Kemoş'a ve Ammonlular'ın iğrenç ilahı Molek'e tapmak için bir yer yaptırdı. İlahlarına buhur yakıp kurban kesen bütün yabancı karıları için de aynı şeyleri yaptı. İsrail'in Tanrısı RAB, kendisine iki kez görünüp, “Başka ilahlara tapma!” demesine karşın, Süleyman RAB'bin yolundan saptı ve O'nun buyruğuna uymadı. Bu yüzden RAB Süleyman'a öfkelenerek, “Seninle yaptığım antlaşmaya ve kurallarıma bilerek uymadığın için krallığı elinden alacağım ve görevlilerinden birine vereceğim” dedi,'

Bunun üzerine Süleymanın, Firavun kızı olan eşinin getirdiği ve altıköşeli yıldız ile eşleştirilen pagan tanrısını kabul eder bu o günden sonra da yıldız Mühr-i Süleyman (Solomon's Seal-Star of David) diye anılır.

Başlangıçta Tanrının yolundan giden Süleyman , yaşlandıkça yolundan sapar ve etrafındaki putperest halkı tarafından, güçlü bir büyücü, şeytanların, karanlığın ve kötü güçlerin yöneticisi, kralı olarak kabul edilir. Altıköşeli yıldızın kullanılması ve yayılmasına da böylece vesile olurlar. 

Babası Davud'un bu yıldızı kullandığına dair bir kanıt bulunamamıştır.

Modern İsrail'e gelişi:
Rothschilds ailesi 19.yüzyılda aile arması olarak kullanmaya başlar ve Arap ve Türklerden çok büyük miktarlarda toprak satın alır. Zionistlerin büyük destekçisi olarak ta Yahudilerin bu Altıköşeli yıldızını (Star of David) 'Yahudi Milletinin Sembolu' olarak kullanmalarını teşvik eder.

Eski bir inancın sembolü olan Haç nasıl , Hıristiyanlık Sembolü olduysa, Altı Köşeli Yıldız'da Yahudilerin sembolü olmuştur.

Mısırlı antika eksperi Dr.Rahim Rihan 2013 yılında " Davud Yıldızı Müslümanlardan, Menorah ise Romalılardan alınma"dır dedi. Yahudiler Yıldızı ilk kez 17.yy kullanmışlardır açıklamasını da yaptı.

Yedi kollu şamdan ve Altıköşeli yıldız tabii ki önceleri de kullanılıyordu, ama yahudiler tarafından değil. Musa halkını vaadedilmiş topraklara götürmeden önce, o topraklarda Turani topluluklarda yaşıyordu.

Nuh, yani Sumer de Ziusdra (Babil de Utnapiştim) Musa'nın atası ise, ayrıca Mısır'da hanedanlık dönemlerin birçoğunda Turani bir halk olduğu söyleniyorsa, İbrahim'in döneminde bile Mısır, Orta Doğu ve Mezopotamya'da Turani halklardan bahsediliyorsa , Sumer Türklerinden etkilenmiş olma olasılıkları büyüktür, çünkü Mısır'da yıldızın kullanımı MÖ.3.yüzyıldan daha geriye gitmemektedir.

Tılsım olarak kullanımı:
İslam kaynaklarına göre Süleyman'ın kuş dilini bildiği, rüzgara, hayvanlara ve cinlere hakim olduğu ifade edilir. Pek çok kuş figürünün kullanıldığı hikayelerde, sırrı, bilgeyi ve kuş dilinden anlayan Süleyman çözer. Tılsımlarla, tapınağın yapım sürecini hızlandırır.

Sebe' Suresi:
10- Andolsun, Biz Davud'a tarafımızdan bir fazl verdik. "Ey dağlar, onunla birlikte yankıyla ses verin" ve kuşlara da. Ve ona demiri yumuşattık.
11- "Geniş zırhlar yap, düzenli bir biçime sok ve hepiniz salih ameller yapın. Gerçekten ben, sizin yaptıklarınızı görenim".
12- Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay olan rüzgara; erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Onun eli altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı. Onlardan kim Bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından taddırırdık.

Neml Suresi:
13- Ayetlerimiz onlara, gözler önünde sergilenmiş olarak gelince dediler ki: "Bu, apaçık olan bir büyüdür."
15- Andolsun, Davud'a ve Süleyman'a bir ilim verdik: "Bizi inanmış kullarından birçoğuna göre üstün kılan Allah'a hamd olsun." dediler.
16- Süleyman, Davud'a mirasçı oldu ve dedi ki: "Ey insanlar, bize kuşların konuşma-dili öğretildi ve bize herşeyden (bol bir nimet) verildi. Gerçekten bu, apaçık bir üstünlüktür."
17- Süleyman'a cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları toplandı ve bunlar bölükler halinde dağıtıldı.
18- Nihayet karınca vadisine geldiklerinde, bir dişi karınca dedi ki: "Ey karınca topluluğu, kendi yuvalarınıza girin, Süleyman ve orduları, farkında olmaksızın sizi kırıp-geçmesin."

Süleymanın bu açıklanamayan yeteneği, doğaüstü kabul edildiği için , zamanla karanlık ve kötücül işlerin simgesi haline gelerek Satanistlerin de kullanım alanına girdi.

Her görülen yıldız Mühr-i Süleyman ya da Pentagram değildir. Öbür yandan da, Yahudilerin her gördüğü yıldız da, hak iddia ettikleri gibi Davud Yıldızı değildir...

Halkların karışımı, göçü ve tarihsel kronolojisi çok önemli. Unutmadan, Museviliği geniş bir coğrafyaya yayan HAZAR TÜRKLERİNİ / AŞKENAZİLERİ de kendilerine mal etmeleri, aymazlık ve yüzsüzlüktür. Zaten Yahudi ırkı yoktur, Musevilik dini vardır. 


Saygılar
SB.


Hilal ise ne İslam dininin bir sembolüdür, ne de İslamiyet'te kutsal görülür. Çünkü İslâm'da inanç tamamen soyuttur, sembollere ve maddi şekillere dayanmaz. 

Hz. Peygamber döneminde hilale dini bir hüviyet verilmemiştir. Çünkü İslâm'da inanç tamamen soyuttur, sembollere, maddi şekillere dökülmemiştir. Bakara 92/189. ayette hilallerin, insanların vakitleri ve hac zamanlarını bilmelerini sağladığı belirtilmektedir. İbn Hacer'in saptadığı bir rivayete göre Hz. Peygamber, kabilesinin elçisi sıfatıyla Medine'ye gelen Şad ibn Malik'e, kavmine götürmesi için üzerinde hilal bulunan siyah bir bayrak vermiştir (el-İsâbe: 2/32).

Hilal motifinin bir sembol olarak VII. yüzyıldan itibaren İslâm dünyasında kullanıldığı görülmektedir. XI. yüzyılda Papa Gregorius'un, 1082'de Roma Germen İmparatoru IV Heinrich'e karşı gönderdiği askerler arasında, göğüslerinde altın hilaller taşıyan Sicilyalı Müslümanlar da vardı. Alpaslan 1064'te Ani'yi fethedince camiye çevrilen katedralin kubbesindeki büyük haç indirilip yerine Ahlat'tan getirtilen büyük bir hilal konulmuştur.

Salahaddin-i Eyyubi, Kudüs'ü haçlıların elinden geri aldığı zaman (583/1187), Kubbe-tu's-sahra üzerine yerleştirilmiş bulunan haçı indirip yerine hilal şeklinde bir alem koydurtmuştur (Bkz. Diy. Vakfı İA. 18/13-15). Eski kültürlerde yer almış bulunan hilal, Türkler nezdinde İslâmi bir simge olarak kabul edilmiş, minarelerin alemine takılmıştır. Türk bayraklarında hilal vardır ama Arap bayraklarında yoktur. Hilal, daha çok Türklerin etkisinde olan ülkelerin bayrağında mevcuttur.

Süleyman Ateş,2006


KOÇ HEYKELİ: link























The Descendants of Noah according to the Book of Genesis - 
Ancient history of the East : Lenormant (book)



IN THE EARLY TIMES PALESTINE WAS 
NOT SEMITIC BUT TURANIAN

"What disturbed me, as it had done others, was the necessity of accounting for the supposed influence of various populations, particularly of the Semitic population in Palestine.


In various papers these names in Palestine were proved to be identical with those in Asia Minor, Greece, Italy and Spain. 


The clear evidence of Genesis is that the early population of Palestine was not Semitic but TURANİAN, and as we have lately found, allied to the populations of Khita class in the regions already cited.... " page 10



Examination of the legend of Atlantis in reference 
to Protohistoric communication with America 
Hyde Clarke (Royal Historical Society)  (book) 




Ur-Nammu - Ur MÖ. 22.-21.yy




ve







ilgili diğer yazılar:





___________________________